Kürt halkının hafızasında derin yaralar var. Dersim 1938, Zilan Deresi, Şeyh Said İsyanı sonrası yaşananlar…

Bu katliamlar ve bastırma politikaları, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Kürtlerin kimliğini ve varlığını yok sayan bir anlayışın ürünüydü. Bu tarihsel travmalar, Kürtlerin siyasetle kurduğu ilişkiyi hâlâ belirliyor.

Bu noktada CHP’nin rolü göz ardı edilemez. Cumhuriyet’in kurucu partisi olarak CHP, bu politikaların uygulayıcısı oldu. Dolayısıyla Kürtler için CHP yalnızca bir muhalefet partisi değil; aynı zamanda geçmişte yaşanan acıların sorumluluğunu taşıyan bir siyasi aktör.

Bugün İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan ile yapılacak görüşmeler gündeme geldiğinde, Kürtler doğal olarak sürece geniş bir siyasi katılım bekliyor. Ancak CHP’nin bu görüşmelerde yer almama tavrı, Kürt halkında iki farklı duygu uyandırıyor:

"Zaten bizi yok sayan, kimliğimizi bastıran parti şimdi de barış masasında yok" duygusu, Kürtlerin CHP’ye karşı mesafesini pekiştiriyor ve tarihsel kırgınlığı da yeniden gözler önüne seriyor.

CHP’nin sürece dahil olmaması, barışın yalnızca iktidarın ve belli aktörlerin insafına bırakıldığı izlenimini doğuruyor. Kürtler için bu, barışın toplumsal meşruiyetini zayıflatırken, Kürtlerde derin bir siyasi hayal kırıklığı da yaratıyor.

Oysa Kürtler için barış, yalnızca bir siyasi pazarlık değil; tarihsel yaraların kapanması, kimliğin tanınması ve eşit yurttaşlık talebinin karşılanmasıdır. CHP’nin bu tabloda yer almaması, Kürtlerin gözünde bir eksiklikten öte, geçmişin yükünü hala taşımak istemediğinin göstergesi olarak okunuyor.

Sonuçta mesele şu: Kürtler, barışın ancak tüm Türkiye’nin ortak iradesiyle mümkün olacağına inanıyor. CHP’nin yokluğu, bu ortak iradenin eksik kaldığını hatırlatıyor. Ve belki de en acı olan, Kürtlerin tarih boyunca yaşadığı yalnızlığın bugün hala devam ettiğini göstermesi.

CHP'nin İmralı'ya katılmaması nedeniyle Kürt bölgesinde birçok olumsuzluğu da beraberinde getirecek. İl ve ilçe teşkilatlarında başlayan olumlu dönüşüm, yerini çaresizliğe bırakacak, hatta birçok teşkilatta istifalara yol açtı, açmaya devam edecek.

Bu açıdan bakıldığında bile CHP, Kürtlerin yaşadığı bölgeleri gözden çıkardığının bir fotoğrafı olarak okunacak.

Kim bilir belki de CHP, artık Kürtlerden vazgeçti veya yönünü batıdaki milliyetçi zihniyete ve oylara çevirdi.

CHP'nin kendi içerisinde başlayan yıpranma, İmralı süreciyle birlikte hızlanabilir. CHP içerisinde siyaset yapan Kürt aktörler de bu süreçte nasıl tavır alacaklarını yakın bir zamanda netleştireceğine inanıyorum.

Halbuki devlet kuran CHP'nin konuya siyaset üstü bakarak, elini taşın altına koymalıydı. Kardeşlik sürecinde öncü olması, sürece istikamet çizmesi gerekirdi. Tarihin doğru tarafında yer almak cesaret ve kararlılık gerektirir.

CHP bu cesareti ve kararlılığı maalesef gösteremedi ya da göstermek istemedi. Bunu bilemeyiz ama bilinen tek şey CHP'nin Kürt meselesinde takındığı bu tavrın, partilerine ne katacağı, neleri götüreceğini zaman gösterecektir.