Kurultayın gölgesinde söylem ve yeni dengeler… Cumhuriyet Halk Partisi’nin son kurultayı yalnızca bir liderlik yarışı değil, aynı zamanda partinin ideolojik hattı, temsil kabiliyeti ve Türkiye’nin siyasal denklemindeki rolü açısından kritik bir dönemeçti. Sandıktan Özgür Özel’in yeniden lider çıkması, ilk bakışta statükonun devamı gibi görünse de verilen mesajlar, seçilen kadrolar ve kurultay kürsüsünde kurulan cümleler, CHP’nin ruhunda ciddi bir dönüşümün işaretlerini taşıyor.

Bu dönüşüm en çok “CHP artık Özgür Özel’in partisi mi oluyor?" sorusunu gündeme taşıdı. Zira hem söylem dili, hem kurulan yeni kadrolar, hem de politik vurgu, CHP’nin geleneksel merkez-sol ekseninden belirgin biçimde uzaklaşıldığını gösteriyor.

Kürt seçmene “Stockholm Sendromu" benzetmesi: Yeni dönemin ayak sesi

Kurultayın en çok tartışılan başlığı, Özgür Özel’in DEM Parti ve Kürt seçmeni merkeze alarak yaptığı “Stockholm sendromu" benzetmesiydi. Türkiye siyasetinde Kürt seçmenle ilişki, her parti için ince bir politik zemindir; ancak CHP gibi tarihsel bagajı fazla olan bir parti için bu tür bir ifade, sadece bir siyasi tercih değil, aynı zamanda stratejik bir yol ayrımı anlamına gelir.

Bu yaklaşım, uzun süredir CHP’nin Kürt seçmenle kurduğu kısmi yakınlaşmanın, özellikle İmralı’ya heyet gönderilmemesiyle başlayan mesafe açılmasının artık tamamen kurumsal bir politikaya dönüşebileceğinin sinyali olarak yorumlanıyor.

Özel’in bu söylemi bir gaf değil; aksine, kurultayın genel tonuyla uyumlu bir yönelim.

PM Listesi: Milliyetçi-muhafazakâr dengenin ağırlık kazanması

Kurultayda açıklanan Parti Meclisi listesi de bu dönüşümün kadrosal karşılığı. Listeye bakıldığında, Özgür Özel’in "anahtar listesinin", daha çok milliyetçi, muhafazakâr ve yerleşik eski kadrolara alan açtığı görülüyor.

Parti içi dinamizmi artıracak, genç, reformist, özgürlükçü isimlerin yerine; devlet geleneğine yakın, ulusal refleksi güçlü, kontrollü bir siyaset diliyle öne çıkan isimlerin tercih edilmesi dikkat çekiyor.

Bu kadro dizilimi, Özgür Özel’in hem parti içi iktidarını sağlamlaştırmak hem de CHP’yi yeniden “devlet aklıyla uyumlu" bir çizgide konumlandırmak istediğinin açık bir göstergesi.

İttifaklar dönemi kapanıyor mu?

CHP’nin son yıllardaki, özellikle yerel seçimlerde büyük ölçüde ittifak siyasetinin ürünüydü. Kürt seçmenin desteği olmadan İstanbul ve Ankara dahil hiçbir büyük şehir alınamazdı. Ancak kurultaydan çıkan yeni yönelim, kapalı kapılar ardında farklı bir denklem kurulduğuna işaret ediyor:

CHP artık DEM Parti’yle resmi ya da örtülü ittifak fotoğrafı vermek istemiyor.

Kürt seçmenle ilişki “mesafeli sadakat" eksenine çekiliyor.

İktidarla gerilim hattı, muhalefetin iç dengelerini gözeten bir yumuşak dile bırakılıyor.

Bu tablo, Özgür Özel’in CHP’yi daha kontrollü, devlet merkezli, milliyetçi-muhafazakâr seçmene göz kırpan bir hatta taşımaya çalıştığını gösteriyor.

Özgür Özel CHP’yi kendine mi göre şekillendiriyor?

Kurultaydan çıkan genel duygu şu:

CHP artık Kılıçdaroğlu’nun partisi değil; fakat klasik CHP de değil. CHP, giderek Özgür Özel’in kişisel siyasi hattına göre yeniden kodlanıyor. Her ne kadar Ekrem İmamoğlu'nun istediği isimler PM listesine alınmış olsa da.

Parti Meclisi’ne 31 yeni isim girdi. Partinin MYK'sının kurulmasıyla birlikte partinin akil insanları arasında yer alan isimlerin disipline sevk edilebileceği, hatta ihraç edilebilecekleri, şimdiden yüksek sesle konuşulmaya başlandı.

Bu kodlamanın üç temel sütunu var:

Merkezileşmiş liderlik:

Parti Meclisi ve MYK’daki isimler, Özel’in liderlik alanını güçlendiriyor.

Devletle uyumlu siyaset:

Eleştiri var ama kırmızı çizgiler dikkatle korunuyor.

Kürt siyasetiyle mesafeli ilişki:

Destek isteniyor ama politik ortaklık kapısı daraltılıyor.

Bu tablo, CHP’yi bir kişisel liderlik partisine dönüştürmese bile, Özgür Özel’in kişisel vizyonunun partinin ana omurgasını şekillendirdiğini açıkça gösteriyor.

Sonuç: CHP yeni bir yola girmiş durumda

Kurultay, CHP için ideolojik bir yeniden doğuş değil, yeni bir hizalanma sürecinin başlangıcıydı.

Bu hizalanmada Özgür Özel’in kendi politik tarzı, tercih ettiği kadrolar ve kurduğu dille Cumhuriyet Halk Partisi giderek lider odaklı bir yapıya doğru evriliyor.

Kısacası:

CHP, evet, Özgür Özel’in partisi olmaya doğru ilerliyor.

Bu ilerleyiş CHP’yi nasıl bir Türkiye fotoğrafına taşır, Kürt seçmenin tutumu ne olur, ittifaklar denkleminde ne tür kırılmalar yaşanır?

Asıl belirleyici olan, bundan sonra sahada görülecek.