1927 Türkiye nüfus sayımı, 28 Ekim cuma günü yapılmış olup Cumhuriyet tarihinde ilktir. 2 Haziran 1926 tarihinde TBMM'de kabul edilen ve Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 896 sayılı "İlk Genel Nüfus Sayımı Kanunu" çerçevesinde yapılmış bu sayım.

"Umûmî Nüfûs Tahrîri" adı altında 1927 yılının idari yapılanması çerçevesinde; 63 şehir, 328 ilçe ve 39.901 köy sayılarak, Türkiye’nin o günkü nüfusu 13.648.270 kişi olarak belirlenmiş. Bu nüfusun 7.084.391'i kadın, 6.563.879'u erkektir.

Bu tarihten sonra ikincisi 1935’te ve ondan sonrakiler de her beş yılda bir yapılagelmiştir.
Aslında 1927 yılı sadece ilk nüfus sayımı değil aynı zamanda ilk sanayi sayımı envanteri tarihidir de! Ve sanayi sayımı envanterine bugün baktığımızda ‘iyi ki yapılmış’ diyoruz. Çünkü ipekli dokumada 772 işletme ile Diyarbekir İstanbul’dan sonra ikinci sırada.

Aslında tam bir asır sonranın bugününün analizini yaparken geçmişin verilerinden yola çıkmak da gerekiyor bir anlamda.
Yaklaşık yüz yıl önce şehirlerin nüfusu 3.305.679, kırsal coğrafyanın ise 10.342.391’dir. Şehirlerde yaşayan insan sayısı yüzde 27’dir. Yani 1927’nin Türkiye’sinde nüfus büyük ölçüde köylüdür. Bu sebeple “köylü, milletin efendisidir” sözü literatüre girmiştir.

1927 nüfus sayımında Diyarbekir nüfusu 194.316’dır. Bunun 46.595’i şehirde, 147,721’i kırsalda yaşamaktadır. Diyarbekir’in merkez nüfusu 98.691’dir. Bunun 30,709’u il merkezinde, 68,982’si köylerde yaşamaktadır. O yıllarda Lice, Silvan, Çermik, Kulp ve Osmaniye(Ergani) isimleriyle şehrin beş ilçesi vardır. Bu beş ilçe içinde en çok nüfusa sahip olan Silvan olmakla birlikte, ilçeler içinde merkez nüfusu en kalabalık olan ilçe Lice’dir.

“Aile arasında konuşulan Lisân” sorusuna göre verilen cevaba bakıldığında ülke genelinde 1.184.446 kişi ve yüzde 8.69 oranıyla Kürtçe, Türkçe’den sonra ikinci dildir.
Diyarbekir’de “anadil” sorusuna verilen cevaba göre Kürtçe’nin oranı 1927’de yüzde 68,8’dir.

Şöyle bir muhakemeye sanırım ihtiyaç var. Tebaa büyük ölçüde kırsal coğrafyada yaşıyor. Henüz iki yıl önce 1925 Şeyh Said Kıyamı yaşanmış. İsyanın önderlerinden adıyla müsemma Şeyh Said Efendi dahil 49 şahsiyet Diyarbekir’de idam edilmiş. Ve birçok kişi de hapsedilmiş ya da batı illerine uzun süreli sürgün edilmiş.
İşte böylesi bir sert ortamda yapılan sayımda tebaa’ya “anadili” sorusuna verilen cevap her şeye rağmen cesurane gözüküyor.
Meselenin yüz yıllık zaman dilimi içindeki asimilasyonist politikalarına baktığımızda bugün Kürtçe anadilinin siyaseten seyrüseferine baktığımızda doğrusu hüzünkâr bir perspektif odağa yerleşiyor.

Siyaseten Kürt meselesinin çözüm ya da çözümsüzlüğü ile ülke gündeminde sürekli birinci gündem maddesindeki yerini koruması. Diğer yandan ise 1927’deki yüzde 68,8’lik Kürtçe konuşma düzeyinin bugün neresinde olunduğunun sorusu orta yerdeki hacmini tabii ki koruyor.
Şimdi yazıyı burasına kadar okuyanlar diyecek ki; “Şeyhmus Diken böyle bir hatırla(T)maya niye ihtiyaç duydu ki!”

Şeymus Diken Yazar Kapak Web Kopya Iç

İki nedenle;

Birincisi zaten hiç unutmadık ki hatırlamış olalım. Bir nevi varlık sebebimiz “dil” meselesi. 
İkincisi de bir davet; 16 ve 17 Ocak günlerinde İstanbul Feshane’de Ahmet Güneştekin dostumun “Kayıp Alfabe” sergisinin açılışında olacağım. 
Serginin içeriğine dair detayları henüz bilmemekle birlikte adı yetti adeta benim için: Kayıp Alfabe…
Evet maalesef giderek yiten, kaybedilmesi hatta konuşulmaması için üstün gayret gösterilen bir dil olan Kürtçe’nin uygulanan resmi politikalar nedeniyle abc’si kaybolmasın istiyoruz…

Not: 1927’ye ait bilgiler Wikipedia’ya düşen resmi devlet kayıtlarındandır.