İktidarı ele geçiren Talibanlar daha önceki uygulamaların aksine ılıman mesajlar vermesine rağmen medyada çıkan haberlere bakılırsa, yaptığı idamlarla ve ortaya koyduğu muhafazakar yaklaşımlarla verdiği mesajlardan uzaklaşmaya başladı.  Bu durum Afganistan’da özellikle muhalifleri çok tedirgin etmektedir. Kadınlara burka zorunluluğu olmayacak sözlerine rağmen, gün geçtikçe kadınların buna zorlanmaya başlanması kaygıları daha da arttırmaktadır.

Taliban’ın bu türden son uygulamalarına bakılırsa ülkenin tam bir çıkmaz olacağı ve bunun işin içinden daha da çıkılmaz bir duruma yol açacağı endişelerini artırmaktadır. Bu çıkmaza bakılarak Afganistan’ın Asya’daki ABD’nin etkisinin sonuna geldiği değerlendirmeleri de yapılmaya devam edilmektedir.

Afgan coğrafyasının önceki yüzyılda emperyal güç olan İngilizler için de bir çıkmaz oluşturduğu tarih sayfalarına bakılarak anlaşılabilir.

İngilizlerin Bir Asır Önce Yaşadığını ABD Bugün Yaşamaktadır

19.yüzyılda Afganistan coğrafyasında askeri açıdan varolan İngilizler, şimdiki ABD’nin yaşadıklarına benzer durumlar yaşamıştır. ABD’nin tıpkı Taliban ile zaman zaman anlaşarak, dönemin Afgan yönetimi Temmuz 1880’de İngiltere ile bir anlaşma yapmış ve bu anlaşma ile İngiltere’nin nüfuz ve himayesine girmiştir. Fakat 20.yyılın başında bugün olduğu gibi Rusya da işin içine girmiştir. 1907 yılında yapılan İngiliz-Rus Anlaşması ile Rusya, İngiltere’nin Afganistan’daki durumunu kabul etmiştir.

Fakat bir süre sonra, 1914 yılında Afganistan Emiri Habibullah Han İngilizlerden bağımsızlık talebinde bulundu. Fakat İngilizler savaş boyunca tarafsız kaldıkları takdirde Afganistan’a bağımsızlık verebileceğini bildirdiler. Afganistan Osmanlı Halifesinin cihat ilanına katılmadı ve I. Dünya Savaşında tarafsız kaldı. Buna karşılık İngilizler vaat ettikleri bağımsızlığı bu ülkeye vermedi. Bu gelişmeye rağmen Habibullah Han Bağımsızlık mücadelesini sürdürdü. Emir Habibullah’ın ani ölümü üzerine, yerine oğlu Emir Emanullah Han geçti.

Emanullah Han koyu bir İngiliz düşmanıydı. Emanullah idareyi eline alır almaz. Mayıs l919’da İngiltere’ye karşı Cihad-ı Mukkaddes ilan etti ve bağımsızlık savaşını başlattı. Emanullah’ın giriştiği hareket İngilizlere pahalıya mal oldu. Sonuçta Ağustos l9l9’da İngiltere Ravalpindi Anlaşmasını yaparak Afganistan’ın bağımsızlığını tanıdı ve bu ülkeden çekilmek zorunda kaldı. Böylece Afganistan I. Dünya Savaşı’ndan sonra kendisini İngilizlerin nüfuz ve vesayetinden kurtarmayı başardı. Yalnız bu sonuç Afgan ordularının başarılarından çok, Rusya ve İngiltere arasındaki rekabetten kaynaklanıyordu.

Bu sıralarda Türkiye’de de Kurtuluş Savaşı başlatılmıştı. Kurtuluş Savaşı önderliği Afganistan’ın İngilizlere karşı verdiği mücadeleyi dikkatle izliyordu. Örneğin Sivas Kongresi’nden sonra çıkarılan Hakimiyet-i Milliye Gazetesi “Türkiye Halkı, Afganistan’daki direnişin basit bir olay olmadığını İngilizlerin dünya egemenliğini sarsacak değerde olduğunu düşünmektedir” diye yazmaktaydı. Türk basınında zaman zaman Afganistan’la ilgili haberler yer almakta ve Türkiye Afganistan’ın İngilizlere karşı savaşını desteklemekteydi.

Evet dönemin İngiliz emperyal gücü bugünkü bir anlamda ABD ile aynı genler taşıyan İngilizler Afgan coğrafyasından çekilmek mecburiyetinde kalmıştı. ABD-Taliban arasında bir “anlaşma” var kanaatına rağmen ABD’nin bir bakıma Afganistan’dan çekilmek zorunda kalma olasılığı da yüksektir.

Artan Kaygı ve Korku Ülkeden Kaçışı Arttıracak

Afganistan'da Taliban'ın Kabil'i de ele geçirerek yönetime el koyması sonrası büyük kaos yaşanıyor. Binlerce Afgan, Taliban'ın genel af kararına rağmen ülkeden kaçmaya çalışıyor. Taliban’ın kuracağı yönetimle ilgili liberal denebilecek vaatlerde bulunmaya yönelik açıklamalarına rağmen özellikle “İdam” olayının gündeme gelmesi ve ardından sosyal medyada İŞİDvari Görüntülerin paylaşılması insanların kaygılarını daha da arttırmaktadır. Kaos ortamının hakim olduğu Afganistan'da son olarak Taliban tarafından bazı Afganların kurşuna dizilip toplu bir şekilde kazılan çukura atıldığı görüntüleri ortaya çıktı. Yerel medya, fotoğrafların çekildiği yerin Afganistan'ın güneyinde yer alan Kandahar yakınları olduğunu bildirdi. Nitekim ortaya çıkan bu somut emareler ülkede ileride yaşanacak kaos ortamının ipuçlarını vermektedir. Bu nedenle ülkeden sivillerin kaçışı gün geçmeden daha da artmaktadır. Komşu ülkelere iltica eden Afganların sayısı ve İran üzerinden soluğu Türkiye’de alanların binleri bulmaya başlaması Türkiye’yi de endişelendirmektedir.

ABD ise vatandaşlarını dev uçaklarla adeta kaos ortamından kaçırmaktadır. İhtiyatlı konuşma elden kaçırmadan diyebiliriz ki ABD yaptığı çaresizliğin ifadesidir. 20 yıldır Afganistan’da bulunan ABD’nin bu süre zarfında tam olarak ne yaptığı henüz bilinmese de bu emperyalist ülkenin karizması tam anlamıyla çizilmiştir, diyebiliriz.

Öte yandan bu kaos ortamında Türkiye’nin alacağı pozisyon çok önemlidir. Öncelikle iki Müslüman ülkenin karşı karşıya gelmemesi İslam Dünyası açısından stratejik bir öneme sahiptir. Türkiye-Afganistan ilişkileri ayrıca tarihsel bir derinliğe sahip olduğunu hatırlatarak Türkiye’nin bu kaos ortamında çatışmanın bir tarafı olmak istemediğini ön görmekteyiz. Ama asıl mesele Taliban’ın kuracağı hükümetle başta Türkiye olmak üzere dünyaya nasıl mesaj vereceğidir. Kurulacak olan hükümet Türkiye’ye dolayısıyla çağdaş dünya ile ne kadar yakın olabilecektir? Şimdi pratikte hala muhafazakar olan Taliban kuracağı yeni yönetimle bu uygulamalarına son verecek mi? Bu gibi soruların cevapları elbette Afganistan toplumu ve Taliban’ın geleceği açısından kader belirleyici türdendir.

Ve Taliban’a karşı direniş!.. İç Savaş Kapıda mı? Bu da başka bir yazı konusu…

Saygıyla…