HAMAS’ın(Harakat al-Muqawama al-İslamiya) 7 Ekim’de Aksa Tufanı adını verdiği İsrail’e yaptığı saldırı ardından, İsrail’in de ABD’nin sınırsız desteğiyle karşılık verdiği ve çoğu çocuk ve kadınları öldürdüğü saldırıdan sonra dünyanın birçok yerinde yapılan İsrail karşıtı gösteriler ve devletler düzeyinde yapılan diplomatik girişimler İsrail ve ABD’yi belli bir ölçüde zora soktu. İsrail’in ağır bombalarla yaptığı saldırılar durdurulmak istendi; ateşkes çağrıları siyasetin gündemine oturuverdi. Gelişen tepkiler karşısında ve sahada da istenen sonuca varamayan İsrail ordusu özelinde İsrail-ABD ekseni sıkıntı yaşamaya başladı. Ateşkesi gururuna yediremeyen ABD-İsrail cephesi pratik bir çözüm bularak ‘İnsani Ara’ formülü ile Hamas ile pazarlıklar yaparak-Katar aracılığıyla- hem ateşi kesti hem de karşılıklı olarak rehine ve tutukluları takas etmeye başladı.

Tarih boyunca savaşlar toplumsal krizlere yol açmış ve bunun için siyaset bilimcileri bu krizlere çözüm bulabilmek amacıyla kafa yorar olmuşlardır. Küresel emperyalist güçler, kendi çıkarları dışında hiçbir şey düşünmezler, bu, dün de böyleydi bugün de. Kadın, çoluk-çocuk ölmüş, siviller ölmüş umurlarında olmamıştır. Ancak yaptıklarına karşı her zaman da insani ve demokratik tepkiler de olmuş, olmaya devam etmektedir. Dün gelişen demokratik tepkiler karşısında sıkışan küresel güçler nasıl ‘insan hakları’kavramını buldularsa bugün de‘İnsani Ara’kavramını bir ara çözüm biçimi olarak bulmak zorunda kalmışlardır.

Peki bu kavram neyi amaçlamaktadır ve ne anlama gelmektedir?

İnsani Ara kavramı ortaya atıldıktan sonra hem medyada hem bilim dünyasında tartışılmaya başlandı. Bu kavram siyaset biliminde yerini aldı bile. ABD cephesi hala, bugün de dahil, bu kavramla ilgili açıklamalarda bulunmaya devam etti.

Örneğin, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Beyaz Saray'da düzenlenen basın toplantısında, İsrail ile Hamas arasında çatışmalara "insani ara" verilmesine ilişkin yine değerlendirmeler yaptı. ABD ve İsrail, yapılan katliamların, hatta soykırımın ardın ardından hem dünya kamuoyuna şirin görünmek hem de HAMAS’ın siyasi kazanımlar elde etmesinin önüne geçmek için ateşkes yerine İnsani Ara demeyi uygun bulmaktadır. Ateşkes ile Hamas İsrail’in dolayısıyla kendisinin bir muhatabı gibi kabul göreceği için bundan kaçınmaktadır. Kirby diyor ki “insani ara" sona erdiğinde bile abluka altındaki Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarına devam edecek çünkü İsrail'in Hamas'ın peşinden gitme hakkı ve sorumluluğu vardır”.

ABD’nin bu söylemi ve desteği devam ettikçe İsrail soykırım yapmaya devam edecektir. Bu destekle ABD neyi amaçlamaktadır, hala bu nokta dünya kamuoyunca bilinmemektedir. Bu konuda siyasal analistler sadece bazı tahminlerde bulunmaktadır.

İnsani Ara Değil Milli Çözüm

Rehine ve tutuklu takası dışında bu kavramın kapsamında yer alan diğer argümanlar ve İsrail’in yerine getirilmesi gerekenlerden ne kadarı hayata geçirildi tam olarak? Bu konuda netlik yok. İsrail rehinelerine karşılık bıraktığı Filistinlileri, aynı gün çeşitli yerlerde onlarcasını tekrar gözaltına alıp tutukluyor. Halbuki yeni tutukluların olmaması gerekmektedir. Fakat İsrail, bunun tam tersini yapmaya devam ediyor. O zaman akıllara şu soru gelmez mi: İsrail, İnsani Ara kavramını bir maske olarak mı kullanıyor?

ABD ve İsrail somutunda emperyalizm tarihsel bir kriz ve derin bir çelişki yaşamaktadır. Dünyada enerji kaynaklarının ve enerji yataklarının yeniden paylaşımı ile bu kaynaklardan çekilecek boru hatlarının nerelerden geçeceği ve geçtikleri ülkelerin paylarına ne kadar düşeceği konusunda büyük bir anlaşmazlık yaşanmaktadır. Küresel güç hattında yer alan irili ufaklı lokal güçler pay yüzdeliği konusunda sorun yaşamaktadırlar.

Bu çerçeveden bakıldığı zaman, Gazze’nin kuzey tarafına karşılık gelen deniz alanında başta doğal gaz olmak üzere diğer enerji kaynakları dahil olmak üzere büyük enerji yataklarından söz edilmektedir. Hamas sonrası olacaksa, bu dönemde bütün plan ve programlar enerji paylaşımı üzerinde olacağa benzemektedir.

Bütün bunlara karşılık bir insanlık tepkisi ve belki önümüzdeki yıllarda büyük boyutta bir insanlık direnişi söz konusu olabilir. Hal böyle olunca yaşanan bu derin sosyo-politik sorunların çözümünde İnsani Aralar bir göz boyamanın ötesine geçememektedir. Geçmişte insan hakları ihlalleri söz konusu olduğu zaman da pek kalıcı bir çözüm bulamadı küresel güçler tarafından. Bu nedenle böylesi derin ve tarihsel krizlere bizzat ilgili toplumlar dikkate alındığı ve halk olmaktan gelen hakları verildiği zaman köklü çözümler ancak bulunabilir. Bu nedenle bölgede Milli Çözüm öngören bir siyasal felsefe hayata geçirilmelidir. Bu Filistin sorununda da, Kürt sorununda da böyledir.

Saygıyla…