Uzun zamandır, özellikle de HDP’den bu yana, HDP’de dahil tabi, Kürt siyasi hareketinin sırtını sadece millete dayandırması ve bu doğrultu üzerinde özgün siyaset yapması gerektiğini yazdık, bugünlere geldik. Millet derken Türkiye’nin tamamından söz ediyoruz sadece bir kesim değil elbette. Gerçi zaman zaman bazı Kürt siyasal aktörleri ‘İlkeli Siyaset’ kavramından söz etti cılız olsa da ancak bu yaklaşım marjinal solun cenderesi altında ezildi, desek tespitimiz temelsiz olmaz herhalde.

Şu anki DEM Parti’nin siyasal aklı 31 Mart seçimlerine kendi adayları ile girme kararı almış bulunmaktadır. Elbette bu kendileri açısından tarihi bir karar olmakla beraber, attıkları bu adım bundan sonra siyaseten kendilerine yepyeni bir yönün belirlenmesine yol açacaktır, şayet bu adım taktik değil de stratejik olursa ve kısa süreli değil de uzun süreli bir zaman dilimi kapsarsa tabii…

Yeni yön derken kendi özgün siyaset yapma anlayışı ve tasavvur ettikleri yeni bir Türkiye inşası demek istiyoruz. Bunun için geniş bir perspektif ve gözlük gerekiyor elbette. Bu kapsamda sadece demokratik sol bir kesim üzerinde siyaset yapılmamalı, milletin tamamını kucaklayacak bir tarz-ı siyaset uygulanmalı. Başka bir deyişle DEM Parti, iyice demlenecek, süzülecek ve Türkiye’yi demokrasi ve özgürlükler hukuku alanında ileriye taşıyacak bir siyaset felsefesinin gelişmesine önderlik etmeli. Bu nedenle 31 Mart yerel seçimleri bir başlangıç olabilir.

Yerel seçimler DEM’in yönünü belirleyecek

Demokrasinin ileri taşınması ve özgürlükler alanının genişlemesi elbette tabanda başlar, burada boy verir. Bu nedenle 31 Mart seçimleri DEM Parti’nin yeni yönü için tarihi bir fırsat olabilir. Başta İstanbul olmak üzere diğer büyükşehirlerde ve illerde kendi adayları ile seçimlere girecek olması hem kendi özgün siyaset tarzının ilk adımı hem de tabanını memnun etmesi açısından siyasi bir olanak sağlayacaktır. Daha şimdiden taban memnuniyetini dile getirmeye başladı bile.

Kendi adayı ile seçimlere girmenin elbette çeşitli faydaları olur. Bunlardan en önemlisi DEM Parti’nin yeniden örgütlenmesini sağlayacak bir etki üretecek, taze kan elde etme fırsatının oluşumunu beraberinde getirecek, kitlelerle zayıflayan bağların güçlenmesine fırsat sunacak, her şeyden önce partiyi CHP’nin bir uydusu olmaktan kurtaracak gibi bir hissiyatın oluşmasını beraberinde getirecek.

İktidar ile diyalogu zamanla yumuşayacak

Bir başka fayda da hali hazırda iktidarla ile aralarında sert bir iklimin olduğu bir gerçek var ki, kendi adayı ile seçimlere girecek olması sertlik yerine bir yumuşama havası oluşabilecek. Belki şu anda başta AK Parti olmak üzere iktidar tarafı ile DEM Parti’nin ciddi bir teması yok-duyumlar hariç- ancak kendi siyasal gücü ile seçimlere girilecek olması aralarındaki diyalogun ileride açılmasına katkı yapabilir.

Bir defa DEM herhangi bir tarafta yer almayacağı için siyasi kutuplaşma zamanla zayıflayacak. Siyasetin dili de değişecek buna bağlı olarak. Kısaca siyasi partiler arasında buzlar süreç içerisinde eriyecek diye düşünüyoruz.

Netice itibarıyla Türkiye’de yeni bir siyasi zemin gelişebilir ve bunun herkse faydası olacak elbette. Bu zemin üzerinde DEM Parti başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin diğer sorunlarının çözümü konusunda iktidar tarafı ile rahatça siyasi müzakereler yapabilme kabiliyetini gösterebilecek. İktidar da bundan kaçınamayacak tabi.

İstanbul için Başak Demirtaş

DEM Parti’nin yeni siyasi yönünün millet nezdinde hayat bulması için Başak Demirtaş en uygun potansiyel aday. Daha önce ilk defa net bir şekilde Başak Demirtaş hanımefendiyi İstanbul için “Demokrasinin Adayı” olarak önermiştik. Yazımız yankı yapmış olmalı ki, Başak hanımın ismi giderek gündeme oturdu ve parti tabanında da kabul görmeye başladı. Başak Demirtaş ile sadece İstanbullular heyecanlanmıyor, Mardinliler de Antalyalılar da benzer heyecanı duyuyor. Bu nedenle Başak Demirtaş siyasi duyguların ortak paydası olmuş durumda.

Diğer bir açıdan bakacak olursak Kürtler açısından ikinci bir Leyla Zana olabilir, deniyor. Neden olmasın? Ama bir farkla: Leyla Zana ile Kürt kadını siyasal-direnişçi bir imge buldu ama Başak Demirtaş ile hem Kürt kadını hem Türk kadını demokratik-siyasal bir imge bulacak gibi.

Ezcümle DEM Partinin kendi kimliği ile gireceği 31 Mart yerel seçimlerinden elde edeceği kazanımlar ve millete vereceği güven elbette önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimleri için de önemli politik yatırımlar olacaktır.

Saygıyla…