Düşüncelerini tartışılmaz doğru görmek akıl tutulmasıdır. “Akıl akıldan üstündür” atasözünü en akılsızımız bile biliyorken... Akıl devreden çıktığında duygular zıvanadan çıkıyor. Evet, akıl zıvanada değil. Bu yüzden de akıllarına mukayyet olmak için deliriyor cümle akıllılar!

Akıllılar ortaklaşa bir kuyu kazarken akılsızlar birbirlerinin kuyusunu kazıyor. Ve aklıevveller ahkâm kesmeyi bıraktıklarında akıl devreye girecek. Aklımız başımızda olmadığı için ayaklarımız havada, ne sandınız!

Tekrar olsa da söylemekte beis yok: Aklımız hayallerimizi iplemiyor! Çünkü aklımızı layıkıyla kullanamıyoruz. Aklımızın duygularımıza laf dinletemediği zamanlara hapsolduk çıkamıyoruz. Aklımızın erdiği hususlarda akıl veren akılsızlardan geçilmiyor. Aklımızın ermediği konularda fena kükrüyoruz çünkü. Aklımızı başımızdan (ç)alan (ç)alana!

Aklımızın ümüğünü sıkan vıcık vıcık duyguların yarattığı tahribatları düşünmeden kendimize dalıyoruz. Böylesi demlerde ortak bir akılla hareket etmek hâliyle zorlaşıyor. Evet, aklın tatile çıktığı demlerden geçiyoruz. Ve aklın imbiğinden geçmiyor hiçbir şey! Aklımız ortak işler çıkarmaya yetmediği için de birbirimize laf yetiştirme telaşımız hız kesmiyor.

Akıl devreden çıktığında salt kendimizin değil, dünyanın da başına bela olacağız. Bela olmadığımız ne malum? Anlamadığı/bilmediği konularda bilgiçlik taslamada üstümüze yok! Anlaşılmamış olmaktan tuhaf manalar çıkaran çakma feylesoflarız heyt be! Duygularıyla yürüyenlerin akılları havada! Üzgünüm; daha delirecek kadar akıllı değiliz! Tekrar tekrar geçtikleri derelerde köprüler ararken kaybolan cümle akıllıların imdadına -inadına- “deliler” yetişiyor hâlâ!

Akıl ve vicdan sahibi aydın ve yazarlar; sözünü sakınmadan konuşup yazar... Bu aydın ve yazarlarımız nedense her şeye Fransız! Belki de Fransız yazar Emile Zola’nın şu harika tespitini -silinmeyecek bir şekilde- her tarafa yerleştirmek gerek: “İnsan güçlü olmadığı zaman akıllı olmak zorundadır.”