Ne yazık ki iki milyonluk kent, koronovirüse tamamen teslim olmuş durumda. Yapılan test sayısına göre vaka sayısının en yüksek olduğu kentler arasındayız. Ülke genelinde pandemiden ölenlerin 3’te biri Diyarbakır’dan…

Aylardır tehlikenin boyutunu anlatmaya çalıştık. Yetkililere “tedbirleri sıkılaştırın”, topluma da “lütfen dikkat” edin!

Gerekmedikçe dışarı çıkmayın, özellikle kronik hastalığı bulunanları, yaşlıları koruyun, sosyal mesafeye dikkat edin, maske takın, taziyeye, mevlide, hasta ziyaretine gitmeyin dedik…

Dinleyen kim!

Denetimleri sıkılaştırın, caydırıcı tedbirleri alın, gerekirse sokağa çıkmayı yine uygulayın dedik…

Dinleyen, dikkate alan olmadı!

Tedbirsizlik ve denetimsizlik, koronayı Diyarbakır’a teslim etmiş…

Bundan iki ay öncesine kadar yakınımızdaki hiç kimse de korona yoktu.

Şimdi kuzenler, komşular, arkadaşların yakınlarının korona hikayelerini dinliyoruz ne yazık ki…

Yine iki ay önce Diyarbakır’daki pandemi hastanelerinde tedavi gören koronalı hasta sayısı 34’e kadar düşmüşken, şimdilerde ise her gün 150’inin üstünde kişide virüs tespit ediliyor.

Pandemi hastaneleri zor durumda. Yataklar dolmuş, insanlar evlerine gönderiliyor artık.

Nasıl mı?

Bakın size bir örnek vereyim…

Kentteki pandemi hastanelerinden birinde koronalı ağır hastalara bakan hemşire, virüsü kapıyor. Testi pozitif çıkıyor ve ilaç verilip eve gönderiliyor.

Aylardır birer kahramanlık örneği gösteren bu beyaz melek, “İyi değilim, beni yatırın. Ağır bir hastadan kaptım bu virüsü. Seyri de ağır gidiyor” diyor ama “yer yok” diyip yatırmıyorlar.

Hemşir eve gidiyor aynı gün. Fenalaşınca bu kez özel bir hastaneye başvuruyor. Hemen klinik tedaviye alınması gerekiyor deniyor. Hemşire hazırlıksız, “en azından evden eşyalarımı getireyim” demeye kalmadan olduğu yere yıkılıyor. Tam 12 gün yoğun bakım tedavisinden sonra virüsü yenmeyi başarıyor.

Yani anlayacağınız hal, vaziyet iç açıcı değil.

Saygılarımla