Kürt kültürünün en önemli sembollerinden bir de dengbêjliktir. Deng “ses”, Bêj ise “söyle” anlamındadır. Toplumun yaşam biçimi,destanları, gelenek ve görenekleri, çıplak sesle dile getirenler de dengbêjerdir. Bir dengbêjin en önemli özelliği öncelikle gördüğü her şeyi anında klam (türkü) haline getirmesidir. Gür ses ve güçlü nefes olmazlardan biridir.

Çocukken köylerde mutlaka bir veya iki dengbêj çıkardı. Hatırlarım, bizim köyde de vardı. Dinleyenleri alıp uzaklara götüren, düşünceleri doruğuna çıkaran, çoğu zaman da gözyaşları özgür bırakan ezgileri unutmak mümkün değil.

Aradan yıllar geçse de klamların bıraktığı hiçbir zaman geçmez ve bitmez. Köy yaşantısından şehirlere geldik çoğumuz. Bu insanları her gün bulabileceğimiz bir mekan var Diyarbakır’da. Mala Dengbêj a – Dengbêjler Evi. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir tarafından kente kazandırılan önemli bir kültürel değerdir bu yapı. Ancak bu yapıya ve dengbêjlere ne kadar sahip çıkılıyor; işte bu tartışılır.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada yayınlanan 1 dakikalık bir görüntü yüreğimi dağladı. Bu görüntüde Diyarbakır’da yaşayan en büyük dengbêjlerden biri olan ve 7’den 70’e herkesin dinlediği Seyîtxanê Boyaxcî idi. Felç geçirip yatağa mahkum halde, şöyle sitem ediyordu herkese: “Ax, ax. Yazıklar olsun! Ben Osman Baydemir ile birlikte dengbêj evinin kurdelesini makasla kestim, bir ucundan o, bir ucundan ben. Çok festivallere, programlara davet edip götürdüler beni. Kilamlar söyledim, alkışladılar takdir ettiler. Şimdi hastayım. Sadece oğlum sahip çıkıyor bana, onun evindeyim. Arayanım, soranım yok. İlaç lazım, alıp getiren yok. Yarın ölüp gittiğimde ‘axseyidxan, vah seyidxan’ deyip dövünecekler. Mezarıma dahi gelmesinler. Bir Fatiha dahi okumasınlar, istemem. Yazık, er olana ve ah ki ne ah!”

Asıl adı Seydo Şimşek olan ünlü dengbêjinbu sitemi karşılık bulmuş.Önce Diyarbakır Tabipler Odası Yönetim Kurulu üyeleri, ardından Kayapınar Belediyesi Eşbaşkanı Kezban Yılmaz ve birkaç gazeteci tarafından ziyaret edilmiş. Seyîtxanê Boyaxcî, iki hafta öncesine göre bu ara sağlığı biraz daha iyi. Kendisini ziyarete gelenleri de kırmadan klamlarını söylemeye devam ediyor.

Seyîtxanê Boyaxcî, namı diğer Seydo Şimşek, 1933 yılında Diyarbakır’ın Ergani İlçesi’ne bağlı Lexerî Köyü’nde dünyaya gelmiş. 2 yaşında iken annesini, 4 yaşında iken de babasını yitirmiş. Amcası tarafından büyütülen ve hiç okul okuyamayan Seydo Şimşek, sefalet içinde bir yaşam sürdürmüş. Uzun bir süre hamallık, 25 yıllık ayakkabı boyacılığı, Mehdi Zana’nın belediye başkanlığı döneminde de Diyarbakır Belediyesi’nde çöpçülük yapmış.

O’nun bu sitemi, akıllara diğer bir ünlü dengbêj Ayşe Şan’ı anımsattı. İnsanın tüylerini diken diken eden yanık sesi dünyada yankılandı. Erivan’ın Sesi Radyosu’nda yıllarca bu yanık sesi dinleyenler, Ayşe Şan’ın bestelediği “Qederê” parçasındaki bahtsızlığına ağladı. 1938 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelen Ayşe Şan, halk arasında “Taçsız-Tahtsız Kraliçe” olarak anıldı. Uzun bir süre yurtdışında yaşayan ünlü dengbêj, daha sonra Türkiye’ye dönerek İzmir’de çocuklarıyla birlikte yaşamaya devam etti. 18 Aralık 1996 tarihinde İzmir’de kanser hastalığına yenik düşen Ayşe Şan, Diyarbakır’a defnedilmesini vasiyet etmesine rağmen bu isteği gerçekleşmedi ve cenazesi İzmir’de çok az kişi tarafından defnedildi.

Şimdi bir yanda Seyitxanê Boyaxcî, diğer yanda Ayşe Şan… Seyitxanê Boyaxcî, sadece kendisi için değil Ayşe Şan gibi değerlere öldükten sonra sahip çıkılmasının bir anlam teşkil etmediğini, anlam yüklü bu mesajıyla gayet net vermiş; “Arayanım, soranım yok. İlaç lazım, alıp getiren yok. Yarın ölüp gittiğimde ‘ax seyidxan, vah seyidxan’ deyip dövünecekler. Mezarıma dahi gelmesinler. Bir Fatiha dahi okumasınlar, istemem. Yazık, er olana ve ah ki ne ah!”

Tabi anlayana…

Bir insana hayattayken değer verilmeli, öldükten sonra bir kıymeti yok.