Günaydın Türkiye. Günaydın sevgili okurlarım. Yıllardır yazdığım, yıllardır bizzat söylediklerim hele şükür bugün yetkililerce dile getirilir oldu.
Diyarbakır Büyükşehir paylaştı: “On Gözlü ve çevresi eko-kırımdan geçti.”
Hewsel Bahçeleri ve Dicle Nehri vadisinin için; “ Talana karşı mücadelede kararlıyız. “ dedi.
Bir dönem Hevsel Bahçeleri işgal altında dediğimizde, güvenlikten söz edilip durulurdu.

Sonuç biz bize lakayt davrandığımızda neyse ki batı bu değerlere sahip çıktı, Surlarla birlikte UNESCO Dünya Miras Listesinde, Diyarbakır’ın, ülkenin ve Dünya’nın en kıymetlisi ve hazinesi oldu?
Ancak son 10 yıldır, şehrin nefesini oluşturan bu akciğere dört bir taraftan hançer indiriliyor, hala kimse oralı olmuyor.
Koruma Kurulu heyeti bile, bu fecaat tahribata dikkat çekerek, not düşmesine rağmen, işgal sürüyor.
Bu yetmezmiş gibi şimdide Burçlar üç kuruş karşılığı ticari işletmelere peşkeş çektiriliyor.

Halk deyimiyle, kaş yapalım derken göz çıkarma misali; binlerce dönümlük alan mesire, dinlenme, oturma alanı diye, betonlaştırılmış!
Şükür ki Diyarbekir Büyükşehir Belediyesi;
“ Talana karşı mücadelede kararlıyız. “ şiarıyla yola çıkmış.
Dilerim bu yola çıkış; Dicle Nehri, On Gözlü Köprü ve Hewsel Bahçelerinin kurtuluşu olur.
Tabi bu işi yalnızca Belediyeye bırakmak da haksızlık olur. Diyarbekir Valiliğinin de bu işe el vermesi gerekir. Bu işin arkasında devletin olduğunu hissettirmesi gerekir.

Diyarbekir’in bağrına saplanmış bu hançerler el birliği ile çıkarılabilir ancak.
Sonuç itibariyle Hewsel Bahçeleri ve Dicle Nehri’nin sağlı-sollu sahil bölgesinin doğal yapısı hiçe sayılarak işgal edilmiş, Tarımsal karakteri görmezlikten gelinmiş, Ekolojik dengesi bozulmuş. Kültürel yönü yok edilmiş ve tüm bunlar bilerek, yıkıma uğratılmış ve halen de uğratılıyor.
Bu; ahlaksızlık, irfansızlık ve riyakârlıktır.
Yaşar Nuri Öztürk’ün dediği gibi;
“Bir toplum eğer çökerse dinsizlikten değil, ahlaksızlık, irfansızlık ve riyakârlıktan çöker.
Dinsizlikten çöken yok,
Ama ahlaksızlıktan, riyadan, zulümden, insana ihanetten çöken toplum çok.”
Ve bir de umursamamazlıktan…
Diyarbekir’deki başta yerel basın olmak üzere tüm kuruluşlar, tabelasının başına Diyarbekir yazarak rant elde eden dernekler, bu yıkıma, bu hançerlemeye karşı ayağa kalkmalıdırlar.
İlgili kurumlara; bana ve gazetem Güneydoğu Ekspres Gazetesine düşebilecek her türlü görev başım gözüm üstüne diyorum.
&
Kulağa küpe olacak bir söz
Hiçbir zaman unutmayın; bir şeyi bir kere yapan bir daha yapar. Bir şeyi başkasına yapan sana da yapar.
&
Kirveme öğütler;
Olan bitene ses vermek gerek kirvem; zira susmak ölüme ortak olmak demektir.
&
Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;
“Diyarbekir 5 Nolu Cezaevi, MÜZEYE dönüştürülsün.”
“SUR İÇİ; DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ OLSUN.”
“Sur İlçesinin adı “ESKİ DİYARBEKİR” olsun.”
“ŞEHRİN STADI, ŞEHRİN ÖZGÜRLÜK MEYDANI OLSUN.”
Daha da önemlisi;
YAKIP YIKILAN BÖLGELERDE EVLER, ASLINA UYGU VE DİYARBEKİR EVLERİNE YAKIŞIR BİR BİÇİMDE YAPILSIN.
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.
Dostça kalın.