Her yıl Mart ayına girildiği zaman “Newroz acaba kutlanacak mı?”, “Bu yılki Newroz Nasıl Geçecek?”, “Devlet bu yılki Newroz’a izin verecek mi?” gibi soruların ardı arkası gelmiyordu. Soru ve cevabı ne olursa olsun, 1990’lı yıllardan sonra Newroz’un sıkıntılı hatta birçok olaya sahne olduğu veya insanların yaşamını yitirdiği bir biçimde geçtiği hala akıllardadır.

Newroz’un özellikle PKK İdeolojisinin damgasını taşıdığı ve kutlama biçiminin yine bu örgüt tarafından belirlendiği süreç, ne yazık ki sıkıntılı hep geçti. PKK, Newroz’a içerik verdikçe devlet de buna göre tedbir aldı, deyim yerindeyse karşı hamle geliştirdi. Bu anlamda sıkıntılı geçen her Newroz, insanların ölümünü beraberinde getirdi.

2010’lu yıllarda Newroz, daha çok Kürt müzisyenlerinin ve müzik gruplarının katıldıkları bir festival havası yaşadı. Bu anlamda Newroz’un açık hava konserleri olduğunu diyebiliriz. Bu yıllarda olayların olmadığı ve buna bağlı olarak insanların ölmediği Newrozlara tanıklık ettik. Hata daha sonraki yıllarda özellikle çözüm sürecinin olduğu 2013-2014 yıllarında Diyarbakır Newroz Alanı’nda Abdullah Öcalan’ın “Manifesto” olarak nitelendirildiği mektupları okundu; PKK kurmaylarından Cemil Bayık’ın görüntülü mesajı meydanda bulunan kalabalığa izlettirildi, bu görüntüler TV kanallarının canlı yayınlarıyla tüm dünyaya paylaştırıldı. Tarihine bakılırsa belki de en olaysız Newroz bu yıllarda kutlandı.

Tüm bu sürece bakılırsa Newroz’un ilk halinden bir eser kalmamıştı. İlk hali derken Newroz, Kürtler başta olmak üzere Ortadoğu’nun diğer halkları tarafından kutlanan biçimiyle 1990-2000 yılları arasında Türkiye’de kutlanan biçimi çok çok farklıydı. Bu yıllarda örgüt etiketli bir Newroz gerçeğinden ve tamamen propaganda ve ajitasyona dönüşen gösteriden söz ediyoruz. İlk hali zulme son vermenin işareti sayılan “ateş yakma” yerini çeşitli eylem biçimlerine bırakmıştı. Artık alanlarda yakılan ateş sadece geleneksel özellik taşıyan bir işaretti. Aslolan PKK’nin gücü ve gösterisiydi. Bütün hazırlıklar buna göre dizayn ediliyordu. Sahnede yapılan konuşmalar, sanatçıların söyledikleri parçalar ve marşlar, alanlarda atılan sloganlar bu dizaynın ana parçalarıydı. İşte bu parçalar, örgütün oluşturmak istediği kompozisyonu tamamlıyordu. Hatta kan aksa kitleler daha da coşacaktı, daha da öfkelenecekti! Şehit/ler olsa ne ala!

Devletin bütün “güvenlik gereği aldığı önlemlere” karşın Newroz şu veya bu şekilde kutlanacaktı. Kutlandı da…

Fakat 2020 Newroz’u tarihte çok özel bir hal alarak yerini aldı galiba. 2019 Eylül ayında Çin’in Wuhan Bölgesinden yayılan ve salgın olarak adlandırılan bir virüse yakalandı dünya. Adı sanı belli olmayan bu virüs çok geçmeden Çin’i hem sağlığından, hem de ekonomisinden vurdu. Yani Çin hem insanını kaybetti, hem ekonomisi zarar gördü. Fakat salgının “yayılmacı” bir özelliği vardı emperyalizm gibi, emperyalist ülkeler gibi. Sınır tanımayan bu virüse öncelikle bilim adamları bir ad buldu. COVİD 19.

Bu virüsün artık bir adı vardı, ama ona karşı bir çare yoktu, hala da aşısı bulunmuş değil. Türkiye başta olmak üzere bu virüsü kapan ülkeler sağlık önlemleri alarak etkisini kırmaya çalışıyor. Hijyen ya da temizlik bu önlemlerin başında gelir elbette, ama şüpheli vakalar devlet rarafından14 gün boyunca karantina altına alındı. Pozitif çıkanların tedavisi yapılırken negatif çıkanlar evlerine gönderildi.

Bu arada devletin aldığı önlemler arasında kalabalığın oluştuğu mekanlara oturma, buralarda bir araya gelme yasağı getirildi. Bu kapsamda düğün salonları, kafeler, parklar veya meydanlarda oturmalar ve eğlenmeler yasaklandı. İnsan sağlığı gerçekten risk altında! İşte bu kapsamda 2020’nin Newroz’u da tehlikeye girdi.

Daha önceki yıllarda her yasağa karşın Newroz’un kutlanması için bir komite oluşturularak, mülki amirliğine izin için başvuru yapılırdı. Bu yıl böyle bir girişim olmadı. Bu nedenle Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu’nun hiçbir şehrinde Newroz kutlanmadı. Ateşler dahi yakılmadı.

Siyasetin getirmiş olduğu yasaklar hep delindi, ama bu sene sağlığın getirdiği yasaklar daha baskın geldi. Belki de doğrusu buydu. Her şeyin başı sağlık, Koronasız bir dünya temennisiyle…

Saygıyla…