Günaydın Türkiye. Günaydın sevgili okurlarım. Terörsüz Türkiye Komisyonu kuruldu. Vatana millete hayırlı olsun.

Dilerim ülkenin ve ülkenin insanlarının ihtiyacı olan barışı, eşit ve özgür yaşamı, gerçek kardeşliği ile ilgili gerekli adımların atılmasında önayak olur. Bu dileklerin tahsis edilmesi hususunda gerekli girişimlerde bulunulur.

Ve eğer barıştan, çözümden ve demokratik bir gelecekten söz edeceksek, bu ülkenin en temel gerçeklerinden biri olan siyasi tutsaklar meselesini acilen, geciktirmeden çözüme ulaştırmalıyız.

Tabi bunca siyasi tutukluyu görmezden gelemeyiz. En kısa çözüm acilen enine boyuna bakmadan, kaşı eğri gözü eğri demeden bir genel af çıkartılmalıdır.

Öncelikle de siyasi tutuklulara ağır hastalığı, ilerleyen yaşı, engellilik durumu ve 30 yılı aşkın süredir cezaevinde bulunmasına rağmen, birçok mahpusun hâlâ özgürlüğü gasp edilenlere, 30 yılını doldurmasına rağmen, “Ben suç işlemedim ki pişman olayım” dediği için hâlâ cezaevinde tutulanlara, acil çözüm getirilmeli.

Bence en acil ve kısa yolu sadece siyasi tutuklulara genel af ilan edilmeli. On binlerce ananın, babanın, çocukların kadınların tek arzusu budur.

Bu barışın ilk adımı olmalıdır.

Yani “Tüm siyasi tutuklulara özgürlük”

Ha bir de bu kurulun adı da daha güler yüzlü bir hale getirilmelidir.

Ne bileyim örneğin “Barış ve demokrasi” ya da “Barış ve özgürlük” gibi…

Ve bu girişimi içimize sindirmeliyiz.

Kırk yıldır Kürdüyle, Türküyle çektiğimiz yetsin artık.

“Özgürlük ve Barış” Türkiye’nin tüm insanlarının özlemidir. Bu özlemin bir an önce gerçekleşmesi için; tüm partilerin, sivil toplum örgütlerin, dernek ve sivil kuruluşların el ele vermesi gereklidir.

Şu unutulmamalıdır ki “Toplumsal ve kalıcı barışla herkes kazanacak. Emeği geçenler tarih boyunca saygı, gurur ve minnetle anılacak.”

Kimse nankörlük etmemelidir.

Dün okudum çok hoşuma gitti;

“Huysuz bir insan düzelebilir,

Cahil bir insan akıllanabilir,

Sinirli bir insan sakinleşebilir,

Ama nankör bir insan asla değişmez.”

Her ne kadar böyle deniliyorsa da ama değişmelidir.

Değil mi yani.

&

Bir söz de benden

Her yeni günün umudu için çabalayan emekçi ellere selam olsun...

&

Kulağa hoş gelen sözler

Oysa sahnesi gerçek olan tek şey, ölümdü.

Selahattin Demirtaş

&

Kirveme öğütler

Kirvem;

Şunu akıldan çıkarmamalıyız;

Korumakla görevli olanların yıkmaya çalıştıkları bir devleti hiç kimse kurtaramaz. Platon

&

Ve yazıma çoğu kez olduğu gibi bir şiirimle son veriyorum.

KİMSE YALNIZ KALMASIN

Türküler dinlerdim

Yalnızlık üzerine yakılmış.

Şiirler okurdum,

Yalnızlıktan söz eden.

Şarkılara kulak verirdim,

Yalnızlık üzerine.

Affedersiniz, gülerdim.

Hiç böyle şey olur mu derdim.

Sen misin bunu diyen.

Al sana hem de en alasını.

Bu felek de çok acımasızmış.

Yani, sadece güldüm, ne olmuş.

Bence yaptığı çok ayıp,

Böyle mi yapılır,

Yapayalnız mı bırakılır.

Demek insan yapayalnız kalırmış;

Hem de koca bir metropolde,

Panayırda,

Sergide,

Fuarda,

İğne atsan yere düşmez bir yerde,

Yalnız olmak nedir bilir misin?

Seni bilmem ama ben öğrendim.

Yaşadım.

Yalnızlık çok kötü bir şey…

Kimse yalnız kalmasın.

&

Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.