Diyarbakır… Tarihin, kültürün ve mücadelelerin şehri. Ama bugünlerde en çok konuşmamız gereken konu, maalesef kentin ekonomik gerçekleri.
TÜİK’in 2024 verileri, Diyarbakır ve çevresinin içinde bulunduğu bölgenin yoksulluğu ve gelir adaletsizliğini gözler önüne seriyor.
Van, Muş, Bitlis, Hakkâri’nin de içinde olduğu TRB2 bölgesi, Türkiye’de kişi başı düşen gelir açısından en düşük seviyelerde. Diyarbakır’ın da içinde bulunduğu Şanlıurfa-Diyarbakır bölgesi ise maalesef ondan da farklı değil. 2023 yılı verilerine göre, Diyarbakırlıların yıllık ortalama gelirleri ülke ortalamasının çok altında seyrediyor. İstanbul’da fert başına düşen gelir yaklaşık 257 bin lira iken, bizim bölgemizde bu rakam 90 bin liranın biraz üzerinde. Aradaki fark, sadece ekonomik değil; bu fark, eğitimde, sağlıkta, yaşam standartlarında, fırsatlarda kendini acı şekilde hissettiriyor.
Gelirler son yıllarda artıyor olabilir, ama bu artış bölgeler arasında eşit dağılmıyor. İstanbul gibi metropollerde yaşayanlar ekonomik büyümeden daha fazla pay alırken, Diyarbakır ve çevresinde yaşayan halk bu pastadan ancak kırıntılar alabiliyor. Eşitsizlik göstergesi olan Gini katsayısı Türkiye genelinde 0.41 civarında seyrediyor. Bu sayı, gelir dağılımında adaletsizliğin ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Bizim bölgemizde bu adaletsizlik çok daha belirgin.
Bir yandan “ekonomik kalkınma” nutukları atılırken, diğer yandan bölgesel gelir farkları kapanmak bir yana açılıyor. Bu tablo, Diyarbakır için sadece rakamlar değil; bir hayat gerçeği. İnsanlar çocuklarını okutamıyor, sağlığa erişimde zorluklar yaşıyor, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor.
Bu uçurum kapanmadığı sürece, Diyarbakır’da sosyal ve ekonomik sorunlar çözülmez. İşte tam da bu yüzden bölgesel adaletsizliğe karşı somut politikalar geliştirmek şart. Eğitim yatırımları, istihdam projeleri, altyapı ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi gerekiyor.
Gelecek, sadece İstanbul ve büyük şehirlerin değil, Diyarbakır gibi kentlerin de hakkı. Gelir eşitsizliğiyle mücadele, ancak eşit fırsatlarla, adaletli kaynak dağılımıyla mümkün olur. Aksi takdirde, bu topraklarda “kalkınma” sadece bir kelime olarak kalır.
Diyarbakır’ın sesi duyulsun, yoksulluk haritası değişsin.