Yıl 1932. Suriye’nin başkenti Şam’da, Celadet Ali Bedirxan öncülüğünde Latin alfabesiyle hazırlanan ilk Kürtçe dergi olan Hawar yayımlanır. O gün, 15 Mayıs’tır.

Belki de en güzel 15 Mayıs budur.

Aradan geçen onca yıla rağmen, bu tarih hâlâ Kürt halkı için bir umut ışığıdır. Her yıl 15 Mayıs’ta kutlanan Kürt Dil Bayramı, sadece bir alfabeyi ya da bir dergiyi değil, bir halkın var olma çabasını ve diline sahip çıkma direncini simgeler.

Bugün birçok dil tehdit altında. Ama Kürtçe’nin hikâyesi, sadece bir tehdit değil, aynı zamanda bir yasak ve bir yok sayılma tarihidir. Buna rağmen, milyonlarca Kürt, kendi çocuklarına ana dillerinde ninniler söylemeye devam ediyor. Başlarda evlerde fısıltıyla başlayıp sokaklarda şarkıya ve şiire döndü Kürtçe.

Ve eksiklikler olsa da hayatın her alanına hızla giriş yapıyor Kürtçe

Buna sevinmek de şükür etmek de hakkımız.

Kürt Dil Bayramı’nı kutlamak, sadece geçmişte yapılmış bir yayını anmak değildir. Bugün, aynı zamanda geleceğe bir çağrıdır. Okullarda, üniversitelerde, yerel yönetimlerde, medya organlarında ve dijital platformlarda Kürtçe’ye yer açmak demektir.

Çünkü bir dil sadece konuşulmaz. Öğretilir ve üretilir.

Bir dil sadece konuşulmaz. Yaşanır ve yaşatılır.

Bir dil sadece konuşulmaz. Sahrada denk gelinmiş su gibi içselleştirilir ve içilir.

Kürtçe’nin zenginliğini anlatacak değilim. Elbette her dil zengin, kıymetli ve yaşamayı ziyadesiyle hak ediyor.

Ama bunca yıllık neredeyse sistematik ‘yok edilme’ çabasına rağmen ayakta durabiliyorsa bir dil, O dili de dili ayakta tutanları da ayakta alkışlamak gerek.

Kürt çocuklarının, kendi ana dillerinde eğitim görebileceği bir gelecek hâlâ bir hayal olmamalı artık. Bu, evrensel bir insan hakkıdır. Medeni dünyada tartışmaya kapalıdır.

Hatta yer yer, bırakın engellenmesi tartışılması bile abesle iştigaldir.

UNESCO her yıl kaybolan diller listesi yayımlıyor.

O listeye düşmemek, bir halkın kendi kültürel varlığını yitirmemesi için mücadele etmekle mümkündür.

Mücadele de, sahip çıkmak, korumak, kollamak, kullanmak, hayatın her alanına yaymak ve onunla yatıp kalkmakla mümkün olur.

Kürtçe, inadına yaşamak isteyen bir dildir. Bunca yıllık ‘engelleme ve yasaklamalara rağmen’ gösterdiği performans bunun en iyi kanıtıdır.

Bu nedenle, 15 Mayıs yalnızca bir kutlama değil bir hatırlatma ve bir davettir.

Aynı zamanda bir farkındalık, bir mücadele ve bir umut günüdür.

Gelin, dilimizi yaşatalım. Çünkü bir dil kaybolursa, sadece kelimeler değil, bir halkın hikâyesi de sessizliğe gömülür.

Roja ‘cejna zimanê Kurdî’ pîroz be.