Kapının altında yüzüne vuran ışıkla birdenbire uyandı. Bu ışığın kendisini hissetmeyeli epey zaman olmuştu. Belki bir gün, belki otuz gün, zaman hiç farketmiyordu. Gittikçe gözleri bu dar ve karanlık mekana alışıyordu. Günde bir defa çıkarıldığı tuvaletin koridor aydınlığı gözlerini oldukça kamaştırıyordu.

Alışmak aslında en korktuğu şeydi. Çünkü insan bir şeye alışırsa normalinden hayli uzaklaşıyordu. Hatta bir süre sonra normale karşı tepki bile geliştirebiliyordu.
Evet, karanlığa alışan toplum aydınlık karşısında şaşırıveriyordu. Bunun için bir çokları gibi karanlığa alışmak istemiyordu. Ve siyaha karşı beyaz ve karanlığa karşı aydınlık derken, bir şekilde kişinin, sonra toplumun üstüne çöken alışkanlıklara itiraz ediliyordu.
Genç bir hastası için burada oluşuna inanamıyordu. İlk karşılaştığında titriyordu. Sıtmaya benziyordu. Bu yüzden sıtma ilacı vermişti. Oldukça bitkindi. Pantolonlarım kemiklere yapışan tarafı yırtıktı. Çok iyi muayene ettiği için herhangi bir yara bere izine rastlamamıştı. Bu onu rahatlatıyordu ancak sağlık ocağında gözleri kapatılmış, onca yer dolaştırılmış ve soluğu bu daraltılmış karanlık mekanda almıştı
Hemen bırakılır diye de ummuştu. Hala da umuyordu. Ama kaç gündür bu tabutluk misali mekanda bekletiliyordu.
Bir şekilde onu ifade için alacaklardı. O zaman suçlamalara karşı ne söyleyecekti? Mesleği ona ‘hastana sahip çık, o iyileşinceye kadar, hatta iyileştikten sonra bile senin sorumluluğundadır’ diyordu.
Hipokrat yemini ‘kim olursa olsun herkesin senden sağlık isteme hakkı var’ diyordu.
Her meslektaşı gibi, kendisi de sağlık ile ilgili öğrenmiş olduğu bilgileri doğrultusunda, herkesi ‘önce zarar vermeden iyileştirme’ bilincine sahip bir hekimdi.
Ancak onu buraya getirenler böyle düşünmüyordu. Ve suçlu gördüğü şahsa sağlık hizmeti sunanı Hipokrat yemini falan dinlemeden cezalandırıyordu.

Buraya getirilmeden önceki günlerde, bir gazetede ‘Hipokrat Yeminli Suçlular’ başlıklı bir haber okumuştu. Mesleği gereği davranan onca hekim cezalandırılmıştı.
Belki cezaya da razı olup mesleğine bu şartlarda da sahip çıkmalı, bunun mücadelesini vermeliydi. Zaten ‘Hipokrat Yemini’ sağlığın piyasalaştığı koşullarda fiili bir cezalandırma ile karşı karşıyaydı. Ve sahip çıkmayı gerektiriyordu.
Belki de uzun süre böyle bir mekanda kalmaktansa, mesleki kuralı bir kenara bırakıp, hastasını inkar etmeyi tercih etmeliydi. Zaten o hastayla bir daha görüşemeyeceği için, bağı zaten kopacaktı. Hastaya karşı sorumluluk elinden olmayan nedenlerle ortadan kalkıyordu.
İnkar etmek onun için zor değildi. Daha geçen hafta sırılsıklam aşık olduğu o rüzgarla taralı, asi gözlü esmere ‘yanılmışsın, sana karşı hiç bir şey hissetmedim’ diyerek aşkını inkar etmişti. Etmek zorunda bırakılmıştı. Sevgisini inkar edebiliyorsa, mesleğini de inkar edebilirdi.
Bu çelişkilerle debelenirken birden demir kapı açıldı. Gözleri bağlı olarak bulunduğu mekandan daha sıcak bir mekana götürüldü. Kimlik tespitinden sonra
“Tedavi ettiğin bu şahıs ile ilk olarak ne zaman karşılaştın?”
“Ben o şahıs ile ilk olarak burada sizin aracılığınızla karşılaştım. Daha önce hiç görmedim. Dolayısıyla tedavi de etmedim.”
“Doktorsun tedavi etmen suç değil. Hem her gün Hipokrat Yemini diye yazıp çiziyorsunuz. Sokaklarda bunun için bağırıyorsunuz. Zaten şüpheli yaralı da değil. Ateşlenmiş, kapını çalmış, tedavi etmişsin, sonra bize yakalanmış. Bizi onunla daha önce bir ilişkin olup olmadığın ilgilendiriyor. Onu bize anlat, seni hemen bırakalım. Zaten seni teşhis etti. Boşuna inkar ediyorsun.”
O anda düşündü. Evet normalinde kapısına normal biri olarak gelen hastasını inkar etmemeliydi. Ama kabul ederse ‘Hipokrat yeminli bir suçlu’ muamelesi görecek, uzun yıllar içeride kalacaktı.
“Hayır, dediğim gibi onu hiç görmedim. Beni yanlış hatırlıyor. Belki başkasıyla karıştırıyor.”
Başına ne kötülük gelecekse, ona hazırdı. Sonunda iradesi kırılamayınca söylediklerini doğru kabul edip serbest bıraktılar.
Evet hastasını inkar etmişti, ama ‘Hipokrat yeminli bir suçlu’ olmaktan da kurtulmuştu.

Hipokrat yemini ateşten bir gömlekti ve bu zamanda giymek, bedeli ağır olan zor bir işti.
Ve de her şeye rağmen bu gömleği giyenleri tarih yazıyordu ve saygıdan onlara şapkasını çıkartıyordu