Herhangi bir konu hakkında değerlendirme yaparken lokalden çok genel bir perspektiften bakmak gerekiyor.

Özellikle politik ve ekonomik konularda buna daha çok ihtiyaç vardır.

Ülke ekonomisi ortada -tabi bölge ekonomisi de ortada.

Elimizi attığımız her şeyin birkaç saat sonraki fiyatı farklı.

Bazen market alışverişleri sırasında, özellikle ‘üç harfli alışveriş merkezlerinde’ çalışan arkadaşların müşteri ile ilgilenmesinden çok sürekli hummalı bir ‘etiket değiştirme’ işinde olduklarına tanık olmayanımız yoktur sanırım.

Benzine, elektriğe, suya, yağa ve aklınıza gelebilecek her şeye sürekli ve devamlı bir zam var.

Bu durum, ekonomik ve sosyal ‘acabası’ olmayan ‘bir gurup’ hariç herkesi derinden etkilemektedir.

E bizler de o ‘bir gurup’ içinde olmadığımız için etki alanından kurtulamıyoruz.

Neyse, bu işe ‘ekonomistler’ baksın.

Geçen hafta (7 Mayıs’ta), Diyarbakır’daki toplu ulaşım araçlarının tümüne yüzde 25 oranında zam yapıldı.

Biz ‘yolcular’ da bu işten ekmek parası kazanan ‘çalışanlar’ da dört gözle bekliyorduk böyle bir haberi.

Açık konuşmak gerekirse, bizler ‘amman zam falan olmasın’ beklenti ve duası içindeydik.

Haklı mıyız ?

Haklıyız.

Konunun diğer muhatabı şoförler ise ‘iyi bir zaman olsun da rahatlayalım’ duasındaydılar.

Haklılar mı?

Haklılar.

Şimdi, ‘bu ne biçim yazı kardeşim’ dediğinizi duyar gibiyim.

Her ne kadar ben ‘ekonomist’ değilsem de, olayı genel ekonomi gözlüğüyle değerlendirdiğimde böyle bir sonuçla karşılaşıyorum maalesef.

Bu konu daha çok yazılır-çizilir.

Ama ben bir ‘yolcu’ olarak başka bir pencereyi de sevgili halkımıza ve yetkililerin suratına açayım.

Zam yapmayı, indirim uygulamayı ve daha birçok konuyu masaya yatırabiliyoruz da toplu ulaşım araçlarının sürücüleri arkadaşların ‘yaklaşım ve duruşlarını’ sesli konuşmaya çekiniyoruz sanki.

Burada amacım herhangi birini ve bir kurumu kötülemek ya da zan altında bırakmak değil. Bu dünya güzeli kentimizi daha yaşanılır kılmak için birkaç kelamdan birini etmektir amacım.

Bi’kere sürücü arkadaşlar ‘insan taşıdıklarının’ farkında değiller sanırım.

Onlar için, bir tane daha ‘müşteri’ almak ve önündeki aracı geçip arkadan gelen araca yol vermemek her şeyden önce gelir.

Taşıdıkları ‘insanların’ yolculuk sırasında kapıya, cama çarpması, kayıp düşmesi, hız ya da solama yapayım derken dengelerini kaybetmelerinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur onlar için.

Kentin bütün trafik işaret ve kuralları onların lehinedir adeta.

Kırmızıda da geçerim, sarıda da sollarım, müşteri almak için yeşilde de dururum.

Yani sürüş ve gidişat bunu gösteriyor çoğu defa.

Yanıldığımı düşünen varsa, okkalı bir ‘aşk olsun sana, çok da büyütüyorsun’ diyebilirler, bir sakınca yok.

İstedikleri yerden ‘müşteri’ alabilirler ama iniş konusu farklı. İnmek sadece bir fiil değildir. Bu durum ‘sürücü’ arkadaşların tamamen keyif ve insafına kalıyor.

Haa bunun için en medeni olanı, durak dediğimiz beklenilen yerden binmektir.

Buna yolcular da sürücüler riayet etmeliler ama ikisi de uymuyor. Özeleştiri vermekte fayda var tabi.

Evet, insanlarımızın ekonomik durumları kötü, geçim sıkıntısı yaşıyoruz ama 3-5 liraya da tenezzül edecek durumumuz yoktur sanırım.

Yani bence öyledir.

Öyle tenezzül edenler varsa da, ‘ne olacak canım’ demek gibi bir yüreğe de sahip olmasını bilmek gerek.

Ama ‘sürücü’ arkadaşların, özellikle araçlarının kalabalık olduğu zamanlarda ‘ evet, parasını vermeyip kartını basmayan kaldı mı?’ sorusunu defalarca ve ‘hatırlatma’ ricasından uzak bir üslupla tekrarlaması çok rahatsız edici.

Mesela hemen peşi sıra, ‘parasının üstünü almayan var mı?’ sorusu gelse, hadi biraz idare eder. Ama hak getire.

Bir de Devlet’in, işi, konumu ve durumu gereği yurttaşlara verdiği ‘bedava kart’ kullanımı konusu var ki, Allah sizi inandırsın anlatsam birkaç köşe yazısı ancak yeter.

Makineye okutulan karttan ‘ücretsiz’ ibaresi görüldüğü an, neredeyse hayat duruyor. Hem biz ‘müşteriler’ için hem de ‘sürücü’ arkadaşlar için.

Bir Hint filmi karesi gibi, 3-5 saniyeliğine hayat duruyor ve bu durum uzadıkça uzayabiliyor.

Kartı basan şahıs neredeyse utancından yerin dibine batacak.

Kartı basıp hemen kaybolma isteği doğuyor insanda.

Yani birkaç defa değil, çok defa denk gelmişliğim vardır.

Konuştuğum sürücü arkadaşlar, “kayyum döneminde hiç hak etmeyen ve hiç ihtiyacı olmadığı halde binlerce ‘bedava kart’ işlemleri yapıldığını, başkasının adına bu kartlardan çıkarttıklarını söylediler. Muhtemelen de öyledir. Bunlar tespit ve iptali o kadar zor olmasa gerek. Kart dolum ya da vize işlemi sırasında böyle olduğu saptanan kartlar iptal edilebilir pek ala.

‘Ücretsiz kartlar’ konusunda yetkililer, sürekli görüşmeler ve toplantılar yapıyor ve ‘anlaşmaya vardık’ diye açıklamalarda bulunuyorlar.

Ama sahada bunun karşılığını her an herkes bulabiliyor mu? Şüpheli.

Varsa yanlışım yüzüme söyleyin.

Neyse, zam da yapılır indirim de uygulanır.

Bedava da binilir, ücret üstü istenmez de. Bunlar geçer.

Ama bence özel ya da toplu ulaşım aracı süren herkesin muhakkak surette eğitimlerden geçmesi gerekiyor.

Özellikle toplu ulaşım sürücüsü arkadaşların bu eğitimlerinin periyodik aralıklarla yapılması şarttır.

Bakın bunda kızacak bir şey yok.

Daha stressiz günler geçirmek için de olsa, lazım.

Günde on binlerce insanı taşımak, binlerce kişinin adres sormalarına cevap vermek, uzun süre o koltuklarda oturur vaziyette kalmak kolay değil.

Üstelik ‘özel halk otobüslerinin’ başlama ve bitiş noktalarında ‘ihtiyaçlarını’ karşılayabilecek alanlarının olmaması da kötü bir durum.

Servisini tamamlayan sürücü arkadaşların, birkaç dakika hava alabilecek, bir çay-kahve içebilecek ya da lavabo ihtiyacını giderebilecek bir yerlerin olması şarttır. (Ki sordum öyle alanları yokmuş)

Çok denk gelmişimdir, sürücü arkadaşlar direksiyon başında dürüm yiyerek açlık ihtiyaçlarını gideriyorlar.

Çay içme ihtiyaçlarını da aynı şekilde.

Hakikaten dayanılır gibi değildir. Bununla ilgilenmesi gereken kimler varsa konuya ivedilikle eğilmemeliler.

Süreklilik arz eden eğitim seminerlerini almalarını sağlamak kendileri için de biz yolcular için de iyi olacaktır.

Daha yaşanılır bir kent yaratmak adına, sürücü arkadaşların hayat koşullarının düzeltilmesi adına ve biz yolcuların da sağlıklı bir seyahat yapması adına el ele vermemiz en iyisi olacaktır.