Hemen konuyu başka yerlere çekmeyelim lütfen. Ve söyleyeceklerime kızmak da yok. Sadece kafama takılan birkaç şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Koma Amed, koca bir 30 yılın ardından Diyarbekir’de hemen her organizasyonu kıskandıracak nitelikte bir konser verdi. Allah var konserin tanıtımı, yapılışı ve katılım harikaydı.
Koma Amed, havaalanında kalabalık bir yurttaş karşıladı.
Çiçekler, ağlamalar, sarılmalar, dillere pelesenk olmuş şarkılar ve bolca sloganlarla.
Gurup üyeleri, kentteki birkaç kurumu ziyaret ettiler. Bu ziyaretlerden haberi olan yurttaşlarla bolca fotoğraflar çektiler.
Konserin yapılacağı gün, mübalağasız söylüyorum ki, insanlar bayrama hazırlanır gibi hazırlık yaptılar. İşlerini erken bitirdiler, çocuklarını uyuttular, hiç misafir kabul etmediler, tüm randevularını ötelediler.
Şehrin dışında da, hatırı sayılı bir sayıda insan gelmişti. İlçelerden toplu ulaşım araçları kaldırıldı, uzak kentlerden gelenler ortaklaşa araç kiraladılar, herkes gece kalacak bir eş dost aradı.
Ve konser saati.
İğne atsan yere düşmeyecek cinsten bir kalabalık.
Kimi 30 yıl önceki acısını sırtlayıp gelmişti konsere, kimisi de gençliğinin gizli kalmış tüm sloganlarını.
İçlerinde, 30 yılın ve ondan öncesinin tanıklıklarıyla teşrif etmişti konser alanına kimileri de tarihe mal olmuş Kürtçe ezgiler eşliğinde halaya durmak için.
Herkes çok güzeldi ve herkes hoş gelmişti.
Kentte aynı zamanlara denk gelen bir Kitap Fuarı vardı ama çok merkezi yerlerden başka, geçen yıllardaki gibi ve yeterince bir tanıtım ve reklam yoktu. Fuar alanına gidenlerin ortak düşüncesi de ‘yeterince tanıtım’ yapılmamış olmasıydı.
Ama Koma Amed için kentin her tarafı afiş, reklam ve davet ile süslenmişti. Çok güzeldi elbette.
Neyse konser alanına gittik, resmen insanlar akıyordu alana. Kucağında çocuklar, kilometrelerce yürüyenler, beyaz tülbentli anneler, kola kola sevgililer…
Mesajlar, konuşmalar girizgahlar.
Kimi şarkıyla hüzünlendi kitle, kimisinde halaya durdu zılgıt ve slogan atıldı.
Birçok sanatçı, konseri ve insanları selamlamak için videolu mesaj yollamıştı.
Ama hiç değişmeyen durum ise, Selahattin Demirtaş ve gurubun isim babası A.Selçuk Mızraklı’nın mesajları okunurken insanların gösterdiği ilgi ve sevgi.
Konser bitti, herkes sevinçli ve biraz da hüzünlü bir ruh haliyle evine gitti.
Haberler, videolar, storiler ve tesadüfen de olsa grup üyeleri ile fotoğraf çekenlerin havalı paylaşımları gündemi işgal etmeye başladı.
Bundan sonrası benim dikkatimi çekmeye başladı. Eminim bu konuda yalnız değilimdir.
Ve bunu düşünürken hiçbir art niyetimin de olmadığını bilmenizi isterim. Ama bir halka mal olmuş ‘birileri-gruplar ve organizasyonlar’ o halkın acısına da yüz sürebilmeliler.
Grup üyeleri, rahmetli Tahir Elçi’in öldürüldüğü Dört Ayaklı Minare’yi ziyaret edip açıklama yapmaktan başka nereye ‘gitmediklerine’ bakındım. Birçok kişinin merakla bakındığını tahmin ediyorum.
Mesela gruplarıyla yaşıt yıl kadar cezaevinde kalmış ve yakın zamanda özgürlüklerine katılmış bir tek kişi ziyaret edilmedi (Yani böyle bir habere denk gelmedim). İçlerinden bir kısmının ceza sebeplerinin içinde mutlaka ‘Kürtçe şarkı’ dinledikleri gerekçesi de vardı.
90’lı yılların hengameli zamanlarında talan olmuş, evi barkı yakılmış ve kentin bir köşesine yerleşmiş ama mücadelesini terk etmemiş hiçbir ailenin kapısı çalınmadı (Yani böyle bir habere denk gelmedim).
Bu acılı tarihin tanıklarından Musa Anter’in, Vedat Aydın’ın mezarlarına bir çiçek bırakmadılar(Yani böyle bir habere denk gelmedim).
Liste uzayıp gider.
Sonra sevgili Koma Amed grubu, büyük bir heyecan ve sevgi seli ile bir sonraki konser ya da buluşmaya kadar el sallayıp yaşadıkları yere gittiler.
Güle güle sevgili Koma Amed. Yine bekleriz…