“Kendini yenen yenilmezdir.” -Platon İnsan kendisiyle savaşır mı? Bana sorarsanız evet. Hayat kendimizle savaşarak verdiğimiz kararlardan ibaret değil midir?

Peki kendimizi yenerek yenilmiş sayılmaz mıyız? Platon, yüzyıllar önce bu durumu gayet güzel özetlemiş…
Her zaman fizyolojik olarak en az yorucu olanı seçen bir beden ve istediklerinde ısrarcı olan bir zihinle yaşıyoruz. Hayata adım attığımız ilk andan itibaren bu mekanizmamız işlemeye başlıyor. Bebeklerin ağlamalarının ardında da bu yatıyor. Koşup oynamak, istediği oyuncağa erişmek istiyor fakat bedeni henüz adım atmayı bile bilmiyor. O halde diyebiliriz ki kendimizle savaşımız kundakta başlıyor!
Kundakta başlayan bu savaş bir ömür bırakmıyor peşimizi. Attığımız her adım, hayatımıza pozitif veya negatif olarak etki ediyor.
Sizce kendimizle verdiğimiz bu savaşları hep kazanıyor muyuz? Diyebilirim ki günümüzde çoğunlukla kazandığımızı sanırken kaybediyoruz… Çünkü gerçek dünya ile sanal dünya arasındaki uçurum gün geçtikçe büyüyor. Sanal dünya insanları, özellikle gençleri, çeşitli ütopyalarda yaşatıyor. Örneğin aldığımız bir ürün hemen beğeniliyor, yaptığımız bir iş hemen takdir görüyor, yazdığımız bir yazıya yüzlerce iyi ifade geliyor. Paylaşan kişiyi mutlu eden bir dünya ortaya çıkıyor. Mutluluğu kazandığımızı sanırken aslında kaybediyoruz, kendimize yeniliyoruz…
İnsan mutluyken zaman ve mekan üstü hislere kapılır. Zor olan artık kolaydır, çekilmez olan çekilir haldedir. O halde diyebiliriz ki hayatın zorlukları gerçekten görecelidir.
Peki aldığımız o ürünü insanlar gerçekten fark etti mi, yaptığımız işin içeriğini biliyorlar mı, yazdığımız yazıyı o kişiler okudu mu? Ne yazık ki çoğunlukla hayır. Hepimiz biliriz ki bir şeyi gerçekten beğenmek için incelemek, zevkimize uygun olup olmadığına bakmak, okumak, izlemek vb. gerekiyor; ama sanal alemde çift tık yetiyor bunların yerine.
Bazen de tam tersi oluyor, beğenilmemek de çeşitli yıkımlar yapıyor insanda.
Elbette sosyal medyayı kullanalım fakat tüm bunların farkında olarak kullanalım. Beğenilmek veya beğenilmemenin niceliğinden ziyade niteliğinin önemli olduğunu unutmayalım.
Peki biz ne yapmalıyız?
Yüzümüzü gerçek dünyaya dönmeli ve hayatı anlamlı kılanın çoğunluğun suni düşüncesi değil, bizim ve gerçekten önemsediğimiz insanların hakiki düşüncesi olduğunun farkına varmalıyız. Böylelikle anlarız ki “bir” “1000” den çok daha büyük bir sayıdır.