Gazetecilikte sıkça kullanılan bir söz vardır: “Her şey haber değildir.” Bu doğrudur.
Ama her zaman tamamlanmış bir cümle değildir.
Çünkü bazı şeyler kesinlikle haberdir ve tam da bu yüzden hayatlara dokunur, kaderleri değiştirir.
Geçtiğimiz aylarda, Diyarbakırlı üç lise öğrencisi atık midye kabuklarından geliştirdikleri düşük maliyetli ve etkili bir su filtresi ile UNICEF’ın düzenlediği bir yarışmada dünya şampiyonu oldu.
Ne büyük bir başarı!
Ne gurur verici bir hikâye!
Ancak bu başarı, yerel ya da ulusal basında yer bulmadı.
Ne okul panosuna asıldı ne de kent sokaklarında yankı buldu.
Ta ki... öğrencileri fark edip haberlerini yapana kadar.
Haberle birlikte bir şeyler değişti.
Büyükşehir Belediyesi harekete geçti, destek sözü verdi, görünmez bir başarı görünür kılındı.
Bu örnek, “bazen haber olmak hayat kurtarır” sözünü doğrular nitelikte.
Sessiz başarılar, görünmez fedakârlıklar, duyulmayan çağrılar...
Eğer zamanında ve yerinde görünür olursa, sadece alkış değil; destek, ilham ve dönüşüm getirir.
Evet, bazı şeyler gerçekten de haber olmamalıdır.
Kimi zaman bir acının mahremiyeti, kimi zaman bir çocuğun korunması gereken yüzü ya da bir ailenin yaşadığı sessiz trajedi...
Gazetecilikte etik, çoğu zaman susmayı bilmektir.
Ama diğer yanda, eğer bir başarı kıyıda köşede unutuluyorsa, bir sorun görmezden geliniyorsa ya da bir çaba destekten mahrum kalıyorsa, orada gazeteciliğin sorumluluğu başlar.
Görünür kılmak bir tercihten çok bir görevdir.
Diyarbakırlı bu üç gencin hikâyesi, sadece bir haber değildir.
Bu, aynı zamanda bizlere düşen bir sorumluluğun hikâyesidir.
Çünkü medyanın ışığı, sadece skandallara değil, umutlara da tutulmalıdır.
Çünkü bazen...
Bir haber, bir hayatın yönünü değiştirir.
Bazen bir haber, bir çocuğa cesaret olur.
Ve bazen, bir haber sadece bir haberdir.
Ama tam da o an, dünyaya açılan bir kapıdır.