“Hakkını yedirme! Kendini Koru! Sınırını Çiz” söylemlerini sıklıkla duyuyor ve sıklıkla kullanıyoruz. Sınır çizmenin ne kadar önemli olduğunu bilmemize rağmen bazen bazı kişilere sınır çizmekte zorlanabiliyor veya sınır ihlaline maruz kaldığımın farkında bile olmayabiliyoruz.
Sınır ihlallerini görüp aşılan sınırların dengesini koruyarak toplumsal yaşamı daha sağlıklı yürütebilmekte aslında mümkün.
Kültürel ve toplumsal yaşantımızda sınırlara pek de hoş bakılmaz. Özellikle aile içindeki sınırlarda bazen bazı kişilerce kötüde yorumlanabiliyor. “Babanın lafının üstüne laf söylenilmez, anneye karşı gelinmez” söylenir mesela. Çocuk istemese bile aile büyüklerince sıkıştırılıp öpülebilir. Çok yakın görülüp müsaitlik sorulmadan çat kapı misafirlikler yapılabilir. Tanrı misafiri diye masaya hiç beklemeden bir misafir gelebilir. Evlenmek istemeyen birine yaşın geldi, çocuk istemeyen birine olmaz böyle çocuk yapın artık deyip özel hayatlara müdahale etmek iyiliğinden söylenildiğinin arkasına gizlenebilir. Bunun gibi binlerce örnek sayılabilir.
Bu tür durumlarda kişi sınır çizdiğinde ise genellikle “Ay bununla da iç konuşulmuyor, soğuk, kaba, sivri dilli, hemen yükseliyor, çok mesafeli” şeklinde etiketlenir.
Kültürel değerlere daha yoğun bağlanılarak büyüyen çocuklar elbette ki sınırı ailesine, sevdiklerine, akrabalarına, kim olursa olsun akrabalarına sınır çizmemesi gerektiğini düşünerek yetişir. Hatta birçok kişi yaşamı boyunca sınır çizme hakkına sahip olduğunu bile fark etmez.
İş yaşamında da bu kültür yerleşmiş ise sınırlarının suistimal edilmesine karşı gelen haklarını savunan kişilere ise “Bu da çok ters çok ters, çok hırslı, kendini beğenmiş, hiçbir şeyden memnun olmuyor” ile adlandırılabiliyor.
Rahatsız olduğumuz şeyleri paylaşabilmek, bunları kendi isteklerimize veya ortak noktalara göre yeniden şekillendirebilmek hem kişinin hem de toplumun uzun vadeli refahını sağlayabilecekken tam tersi bu durumlara uyumlanıp ses çıkarılmaması yüceltilebiliyor.
Bu toplumsal alışkanlıklar tabii ki bazı kişilere hizmet etmekte. Birçok kişi sınır çizme hakkının olmadığını içselleştirerek başkasına evet deyip kendine hayır diyerek kendinden uzaklaşıp git gide yalnızlaşıyor. Günün sonunda sömürü döngüsü devam ediyor. En sevdiğimiz kişinin duygularımızı sömürmesine, iş yerinde mobbinge maruz kalmaya, verilen emeğin maddi ya da manevi bir karşılığını talep bile etmeye utanmaya, aile içi özgürlüğün kısıtlanması gibi uzayan uzun bir liste var.
Peki nasıl sınır çizilir?
Öncelikle kişi sınırlarının aşıldığını fark edip bunun doğru olmadığını anlamakla başlamalı. Eğer kişi uzun süredir bu duruma maruz kaldıysa normalleştirmiş veya boş vermiş olabilir. Kişi bu durumun değişebileceğine inanmıyor olabilir ve bu da sınır çizmeyi zorlaştırsa da imkansız değildir.
Ben neyi istiyorum? Bu benim tercihim mi? Neye ihtiyacım var? Bu durum bana kendimi nasıl hissettiriyor? Sorularını kişi kendine sıklıkla sormalıdır. Rahatsız olduğunuz şeyleri bulmakla başlayıp değişime gidebilecek çözüm yollarını aramaya kadar gidebilirsiniz.
Rahatsızlıklar fark edildikten sonra sınırları aşan kişilere açık ve uygun bir dil ile hislerinizi söyleyebilirsiniz. Karşı taraf daha önce sizden böyle bir yaklaşım görmediği için şaşkınlık ve öfke duyabilir hatta sizi reddedebilir. Bazen kişiler bunu sizi eski kimliğinize dönmeniz ve sınır çizmekten vazgeçmeniz için de yapabilir. Ancak sınırınızı çizebilmeniz için tutarlı olmanız, tekrarlayan sınır ihlallerinde tekrar benzer bir yaklaşımda netliğinizi korumanız önemlidir. Eğer karşı taraf bizim duygularımızı ve sınırlarımızı görmemekte kararlıysa ve buna saygı duyuyorsa belirli bir mesafe çizmeyi düşünülebilir.
Sınır çizmekten bahsettik ancak hatırlatmadan geçmeyelim bizlerde başkalarının sınırına bir o kadar saygı duymalıyız. Bizdeki birçok alışkanlıkta başkalarının sınırlarını ihlal ediyor olabilir.
Sınır ihlalleri kişide bir süre sonra tahammülsüzlük, öfke, huzursuzluk, özgüven eksikliği, ilişki ve iletişim güçlüğü, depresyon gibi çeşitli birçok olumsuzluğu beraberinde getirebiliyor. Bunları yaşamadan sınırları korumak önemlidir.
Unutmayın sağlıklı sınırlar sağlıklı ilişkiler doğurur.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…