Bir şehir düşünün; geçmişi taşlara kazınmış, surlarında tarih fısıldanır, sokaklarında kültür akar. Bu şehir Diyarbakır.

Şu sıralar Diyarbakır’da kimin ağzını açsanız iki konu hakkında şikayetlerde bulunuyor. Bunlardan biri malum “öldürecek kadar yoğun olan sıcaklık” bir diğer konu ise “yüksek ev kiraları.”

Her iki konuda da muhakkak muhataplığımız vardır bir şekilde.

Bir süredir Diyarbakır’da ev kiraları, adeta uçuşta.

Ortalama ölçekte yaşanılabilir bir semtte, normal ve hatta altı bir ev kirası için duyulan en ucuz rakam 15 binin altında değildir.

Bu durum, bir tık lüks semtte tamamen değişkenlik gösterebiliyor. Öylesi durumlarda ilk duyulan kira bedeli 20- 25 liradan başlıyor.

Ev alma konulara girmek istemem. Bu sıcaklarda o konu çekilmez valla.

Asgari ücretlinin, emeklinin, memurun bu kiralar karşısında hayatta kalma şansı her geçen gün daha da azalıyor. Ev sahiplerinin ağzından çıkan “fiyat bu, isteyen tutar” cümlesi, soğuk bir duvar gibi karşımızda yükseliyor.

Peki ne oldu da Diyarbakır’da kiralar bu kadar arttı? Pandemi sonrası artan göç, yeni yapılan konutların lüks segmentte yoğunlaşması ve fırsatçılıkla harmanlanan piyasa koşulları.

Ancak esas mesele bu krizi yönetecek mekanizmaların eksikliği. Ne bir kira denetim sistemi var, ne de dar gelirliyi koruyacak bir sosyal konut politikası.

Eskiden ev sahibi olmak hayaldi, şimdi kiracı kalmak bile mucize. Gençler evlenemiyor, öğrenciler yurtsuz kalıyor. Ev bulmak, artık sadece ekonomik değil, psikolojik bir savaşa da dönüşmüş durumda.

Kiralar yükselirken insan onuru alçalıyor. Ve maalesef, bu sessiz dramın içinde herkes bir şekilde kendi köşesine çekilmiş, izliyor. Oysa barınma bir lütuf değil, temel bir haktır.

Kira yükseltme konusu da başka can yakıcı bir durum. Kimse resmi rakamlara bakmıyor. Yılı biten konut için, %100 zam istiyor ev sahibi.

Kabul etmiyorsan kapı orda der gibi.

Pazarlığa kapalı oluyor genelde. İnsanlar yeni bir eve taşınmanın maddi ve manevi külfetini düşündüğünde de, mecburen kabul ediyor.

Oysa çok basit birkaç dokunuşla sorunun çoğu aza indirgenebilir;

-Devlet ve yerel yönetimler sosyal konut üretimini acil hızlandırmalı.

-Devlet destekli kira düzenleme sistemleri hayata geçirilmeli.

-Müteahhitlere uygun maliyetli konut üretimi teşvik edilmeli (hazine arazilerinin düşük maliyetle açılması gibi)

-Kira artış limitleri netleştirilmeli, sözleşmelerin tüketici haklarını koruyacak biçimde düzenlenmesi sağlanmalı.

Diyarbakır gibi kadim bir şehir, halkını, mağdur ve yerinden edemez.

Etmemeli.

Aksi halde geriye sadece taşlar kalır, ruhu göç eder.