Anne karnında ikiz bebeklerden biri olarak dışarıdaki hayata hazırlanıyordu. Bir özel hastanenin bekleme salonunda diğer kardeşiyle annelerinin, şiirlere sığmayan tarifsiz heyecanıyla muayene sırasını bekliyordu.

Elinde ki kâğıtları incelerken birden banko da genç makyajlı kıza,
“Neden bana iki fiş kestiniz!” dedi anneleri.
“İkiz gebeliğiniz var hanımefendi! Ultrasonografi ile iki bebeğe bakılacak!” diye cevapladı hastane görevlisi genç kız.
“Ama ikisi aynı yerde!”
“İki işlem yapılacak!”
Önemli olan bebeklerinin sağlığı diye düşünen annesi birden,
“Sırada çok kişi var mı ?” diyerek aslında işlemleri kabullendiğini ifade ediyordu.
Oysa annesine “bizim sağlığımız senin direncinle ilişkilidir, ne olur direnmeye devam et” demek isterdi.
Ana yüreği susarak heyecanla sırasını bekliyorken konuşmaları duyan orta yaşlı, kocaman gözlüklü, takım elbiseli bir kadın,
“Bu çok saçma. İkiz bebek tek bir rahimde bulunuyor. Muayene olacak tek bir kişi ama iki kişilik ücret alıyorsunuz!” diye araya giriverdi.
Kim olduğunu bilemediği, belki bir gazeteci, belki bir eğitimci, belki bir anne, muhtemelen sıradanlığın dışında olana kadına “Çünkü bu sistemde hastalar müşteridir ve ben dünyaya bir müşteri olarak geliyorum. Belki benim için tepki gösterirsiniz. Medyaya düşerim. Toplumun duyguları kabarır. Politikacılar bir defaya mahsus beni kurtarırlar. Ama müşteri olarak büyüyeceğim gerçeği değişmez. Paralı mamalar, paralı ek gıdalar, paralı ek kontroller, paralı aşılar, paralı vitaminlerle tanışmış olacağım. Belki bir Yenidoğan Çetesine toslar erkenden hayata veda ederim. Belki de şansım yaver gider, büyürüm. Özel okullar gibi özel hastaneyle yaşamaya çalışırım. Bak daha anamın karnındayken özel hastanenin oturma salonunda hayata hazırlanıyorum” demek istiyordu.
Kadın hastane görevlisi genç kızın açıklamasına ikna olmamış olacak ki telefonu eline aldı, sesini duysunlar misali yüksek sesle “ ikiz gebe kadına iki ayrı fiş kesilmesi normal mi ?” diye sormaya başladı.
Aldığı cevapların bir kısmı ’”sağlık ücretliyse, hastalar müşteriyse normaldir” diye bitiyordu.
Herkes paralı sağlığı kabullenmişken bu kadın ne diye sorguluyordu. Birden,
“ Merak ettim Yenidoğan Çetesi yargılanması ne durumda?” diye de sorunca,
bekleyenlerin içinden “Yargılama devam ediyor” cevabı geldi.
“Kimi yargılıyorlar!”
Kimin bunu dediğin bir önemi yoktu. Gerçekten kimi yargılıyorlardı?
Ya da yenidoğanların yakasından düşecek yeni çetelere engel olabiliyorlar mıydı ?
Orta yaşlı kadın huzursuzdu. Sürekli gözlükleriyle oynuyordu. Annesine iki fiş kesilmesini kabullenemiyordu. O anda bekleme salonunda ki televizyon haberler arasında bir cümlelik “Bugün Tabip Odası aşı karşıtlığı artıyor dedi!” haberi duyuldu. Sonra da memleketten pespembe peşi sıra haberlerle salondakilerin sessiz kalması sağlanıverdi.
O anda yaşlı bir amcadan, telefonunda çok eski bir müzik yükseliyordu.
“hoş geldin bebek
yaşama döngüsü sende
senin yolunu gözleyen kuşpalazı, boğmaca, kara çiçek, sıtma, ince hastalık, yürek enfarktı, kanser filan…”
Ve ultrason sırası geldi. Anneyle birlikte üç kişi olarak içeri girdiler. İtirazcı kadının dediği gibi ultrasonla tek bir işlemle dışarı çıktılar.
“Bazı tahliller var, yapmanız gerekiyor” diyordu geride ki bir ses.
Bekleme salonuna geldiklerinde mırıldanarak az önceki müziğe eşlik ediyordu.
“hoş geleceğim
Yaşama döngüsü bende
Yolumu bekliyor faturalar, borçlar, icralar, şans oyunları, madde bağımlılığı, internet bağımlılığı, intiharlar, iş kazaları, işsizlik, soğuk duvarlar, mültecilik falan…”
O arada hastanenin dışında birkaç maceraperestin “sağlıkta ticaret ölüm demektir” sloganıyla müziğe ara veriyor, bir müşteri olarak annesinin kan verme sırasında bekletiliyordu.