Günümüz dünyasında hızla tüketilen şeyler sadece eşyalar değil. Zaman, sabır, empati ve en önemlisi de insanlık.
Hepimiz bir yerlere yetişmeye, bir şeyleri başarmaya, birilerinin gözüne girmeye çalışıyoruz. Peki bu telaşta birbirimize ne kadar zaman ayırıyoruz? Bir başkasının hayatına dokunmayı, bir yabancıya yardım etmeyi ya da sadece gülümsemeyi ne sıklıkla aklımıza getiriyoruz?
İyilik yapmak, aslında göründüğünden çok daha derin bir eylem. Sadece bir sadaka bırakmak ya da yaşlı birine yol vermek değil…
Bazen birini dinlemek, bazen kimse görmeden bir çöpü yerden almak, bazen de kalp kırmamayı seçmek demek. İyilik, adı konmamış bir erdem.
Daha doğrusu ‘olması gerekenlerin adını iyilik koyuyoruz’.
Yani ortalama olarak kimseyi kırmadan, üzmeden, tahkir etmeden, yok ve hor görmeden ve ötelemeden yaşamak olması gerekenlerdir. Bunları yapıp ‘iyilik yapıyorum’ etiketi takmamıza gerek yok.
Oysa, zaman zaman büyük acılar ya da felaketler yaşadığımızda, içimizdeki iyilik potansiyelinin nasıl bir anda açığa çıktığını hep birlikte görüyoruz.
Depremler, seller, yangınlar…
Her seferinde yardım eli uzatan binlerce insan çıkıyor ortaya. Ama asıl mesele, bu iyiliği gündelik yaşamın sıradan anlarına taşıyabilmekte. Bir afet olmadan da yardım edebilmekte.
Hafta sonu gazetemiz ve sitemizde bir ‘iyilik’ haberi vardı.
Fransa’da yaşayan Özge Yolcu adındaki bir ‘insan’, gördüğü bir rüyanın etkisiyle Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Dişlibaşak Köyü’ne gelerek, köydeki ilköğretim okulunda sondaj çalışması yapılarak su kuyusu açılmasına önayak oldu. Bu vesile ile çalışmaların tamamlanmasının ardından, yeni eğitim-öğretim yılında öğrenciler temiz suya kavuşacak.
Neredeyse dünyanın öbür ucundan, kapımızın önündeki bir sorunu çözmeye gelen bu ‘insana’ minnettarlığımızı sunmak gerekiyor.
Oysa, hem gördüğü rüyaya ve hem de kilometrelerce uzaklıktaki bu okulun su sorununa tamamen ‘Fransız’ kalabilirdi. Ama ‘iyilik’ denilen o muhteşem kan insanın damarına bir yerleşti mi, çıkması zor oluyor.
Üstelik iyilik bulaşıcıdır. Bir kişiden başlar, sonra diğerine yayılır. Küçük bir yardım, büyük bir zincire dönüşebilir. Belki bizlerin bir tebessümü, günlerdir kendini yalnız hisseden birinin içini ısıtacak. Belki biz farkında bile olmadan birinin umudunu taze tutacağız.
Bu yüzden iyilik yapmaktan çekinmeyelim.
Karşılık beklemeden, gösteriş yapmadan, sadece insan olduğumuz için…
Çünkü iyilik, insanın içini yumuşatır, dünyayı biraz daha yaşanır kılar.
Ve unutmayalım:
Bir gün biz de, bir iyiliğe muhtaç olabiliriz