2023 Seçimlerine beş ay kala zaman kaybından başka bir üretimi olmaya ucube oluşum 6’lı Masa (Maseya Şeşoke) dışında bırakılan HDP bir çıkış yaptı ve kendi adayı ile seçime gireceğini açıkladı. Burada bir ‘Ali-cengiz Oyunu’ yoksa HDP doğru bir iş yapmış gözüküyor. Kendisine seçimin belirleyicisi rolü biçilen HDP, bu tavır ile kendisine hem özgün bir rol biçmiş olacak hem de siyaseten giderek kirlenen bir zeminden uzaklaşmış olacak.

Kuşkusuz HDP kendi adayı ile seçime girerse bu adımın bir çok sonucu olacaktır. Şimdi kısaca bu adımların nelere yol açacağı konusuna kısaca bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyoruz.

Bir defa, 6’lı Masa’ya bağlanması veya bu masaya mahkum edilmesi anlayışından kurtulmuş olacak ki bununla HDP seçime giden süreçte daha fazla özgür düşünebilecek ve bununla bağlantılı olarak siyaseten daha fazla üretim yapabilecek. Bu, bir duruş anlamına geliyor elbette ve bu duruşu HDP seçmeninin istediğini ileri sürmek mümkündür.

İkincisi HDP, kendi adayı ile seçime girerse hali hazırda partilerin oy oranlarına bakıldığı zaman Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanının kim olacağı ikinci tura kalacak. İkinci tura kaldığı zaman HDP ittifaklar arasında daha fazla müzakere yapabilecek, buna bağlı olarak HDP’nin siyasal taleplerini kotarabilme fırsatı daha güçlenmiş olacak.

HDP’nin Tek Handikapı

Yüzde 10’u cebinde taşıyan HDP gibi bir partiye siyaseten her zaman ihtiyaç duyulur elbette. Ama bu değerli potansiyeli olumlu anlamda değerlendirmek daha doğrusu bu potansiyel ile siyasal talepleri elde etmek, Türkiye gibi bir ülkede ve önümüzdeki kritik seçimde oynanması gereken tarihsel rolü oynamak maharet ister. Küçük bir yanlış ya da aymaz tarihsel fırsatlarının kaçırılmasına yol açacağı kesin. HDP buna düşerse elbette tarih kendisini ve başındaki siyasi kadroyu yargılayacaktır. Tam da bu noktada HDP’nin handikapları neler olabilir, ona bakmakta fayda vardır.

Genel olarak bakıldığı zaman Kürt siyasi hareketi hep muhalefet olmayı tercih eden bir çizgi izlediği görülmektedir. Dün olduğu gibi bugün de böyle ve şu ana kadar HDP’nin izlediği politik tutuma bir göz atıldığı zaman birbirine hiç benzemeyen 6 bileşenden oluştuğu görünümünü verem Millet İttifakına  daha yakın durduğu hatta onunla bazen “şeffaf olmayan” müzakere veya görüşmeler yaptığı anlaşılmaktadır. Kürt sorunu konusunda birbirlerinden daha ürkek olanlarla müzakere yapmak, cesaretli olanla müzakere yapmaktan daha zordur. İşte HDP, bu “ürkekler” kümesini bazen “demokrasi cephesi” olarak bile nitelemiştir ki, onu bu sonuca götüren “Erdoğan Karşıtlığı” siyaset anlayışıdır. Bize göre HDP’nin belki de tek ama en büyük handikabı budur. Ürkekler kümesine yaslanan HDP’nin kaybı büyük olacaktır.

HDP kendi adayı ile seçime gireceğini açıkladı ve ekledi: Aday Mansur Yavaş olursa Kürt seçmeni oy vermez dedi ve bunu Yavaş’ın ürkekliğine bağladı. Halbuki ‘Maseya Şeşoke’ye bakıldığı zaman bileşenlerin tamamı hem ürkek hem de hesaplarına gelmeyen bir yaklaşım sergilemektedir, söz konusu Kürtler veya Kürt sorunu olunca.

Örneğin, Mansur Yavaş ürkek değil Kürler konusunda, siyasi çizgisi ve anlayışı böyledir. Ürkek olan Ekrem İmamoğlu’dur ve ne yazık ki HDP bunu ya görmüyor ya da görmek istemiyor. Bugüne kadar, adı en fazla cumhurbaşkanı adaylığı için önde olan Ekrem İmamoğlu, Kürt sorunu konusunda neler düşündüğünü kamuoyuna açıklamadı. Planı ve programı var mı yok mu, bu bilinmiyor. Diyarbakır gezisi dışında yaptığı bir şey yok. Perde arkasında her kes keskin konuşabilir, sözler verebilir, ama önemli olan kamuoyu önünde düşüncesini, niyetini açıklamak. Ekrem İmamoğlu’nda bu yok ve bu ürkütücü aslında.

Aslında “ürkek” olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu değerlendirmek mümkün Kürt sorunu konusunda. Birşeyler söyledi ama bunlar birbirlerini tamamlayan bir stratejiden yoksundu. Mesela ünlü! “Adalet Yürüyüşü”nü sadece Enis Berberoğlu için yaptı. Bu yürüyüşle ilgili yapılan açıklamalarda tutuklu HDP’li vekiller için ciddi denebilecek tek bir cümle yok. Millet İttifakı adına en uygun aday Kemal Kılıçdaroğlu olarak görülmekte ama Kürt sorunun çözümü konusunda yük taşımaktan uzak bir yapısı olduğu kanaati var. Zira yük hafif değil, ağır. işte bu durum aslında masayı oluşturan bileşenlere hem ağır geliyor hem de onları ürkütüyor.

Yani Altılı Masa’nın kendisi Kürt sorununa olan siyasi yaklaşımında ürkek.Sadece aday çıkaramama konusunda ürkek değil aynı zamanda Türkiye’nin temel politik sorunlarının teşhisinde ve çözüm önerileri konusunda da ürkeklik ruhuna işlemiştir. Masa adeta, Türkiye’nin sorunlarını net bir dille açıklayan HDP’nin politik tutumuna karşı oldukça ürkek, adeta sağır ve dilsizi oynamaktadır. Bu iki siyasi anlayış nasıl aynı tarafta yer alacak aslında komik! HDP ve Selahattin Demirtaş, tabiri caizse ne kadar gaz vermeye çalışsa da masa ürkeklik zincirinden kendini kurtaramayacak gibi. Bu ürkeklikle Türkiye’yi nasıl yönetecekler, ülkeyi nasıl düzlüğe çıkaracak ve ileriye taşıyacak, tek kelime ile?

Altılı Masa’nın HDP’ye uzak durmasının günün tabiriyle söyleyecek olursak, ürkek davranmasının nedeni HDP’nin PKK ile iltisakından dolayıdır ki bunu da açıkça ortaya koyamıyorlar. PKK’nin militan potansiyeli ile HDP seçmenleri hemen hemen aynı zeminden gelmekte, hal böyle olunca HDP, PKK ile arasına net bir sınır koyamıyor. İş, sessizlikle geçiştiriliyor. Bu durum, Altılı Masa’yı HDP’den uzak tutuyor ama masa onun seçmenlerini de küstürmek istemiyor. Tüm bu olup bitenler her iki tarafın net bir siyasi yaklaşım ortaya koymasına mani olmaktadır.

Bu çerçevede diyoruz ki, HDP siyasal potansiyelinin farkında olmalı ve hem muhalefet hem de iktidar ile müzakere yapabilmelidir. Muhalefete tüm müzakere kapıları açıkken neden, iktidara bu kapılar kapatılmaktadır? HDP, en kısa zamanda, bu beş ay içinde muhalefete mahkum olmaktan kurtulmalı ve “Erdoğan Karşıtlığı” siyasi anlayıştan sıyrılmalıdır bize göre.

Saygıyla…