Siyasal etki üretebilmek siyasal güç olabilme ile yakından ilişkilidir. Siyasal güç ise siyasal örgütlenme zemini üzerine yeşerir, gelişir ki bu da siyasal örgütlenme ağlarının millet nezdinde dallanıp budaklanmasına bağlıdır. Siyaset bilimi literatüründe siyasal örgütlenin somut ifade biçimi siyasal partidir. Siyasal partiler, siyasal güçlerini doğru kullandıkları takdirde uzun yaşayabildikleri gibi siyasal etki de üretir ve hedeflerine de ulaşır.

Şimdi bu çerçeve ışığında 2023 gibi kader seçimine giren ve tabanına “Bu bizim için bir kader seçimidir” diyen HDP’nin ne kadar etkili olduğuna ve amaçlarına ulaşıp ulaşamadığına bakmaya çalışalım.

14 Mayıs 2023 seçimleri dillendirildiği gibi sadece HDP için bir kader seçimi değildi. Aynı zamanda Türkiye için de, Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı için de, mevcut cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı için de kader seçimi olarak kayıtlara geçti. Türkiye bu tarihte hem cumhurbaşkanını hem de milletvekillerini seçti. Adaylar yeterli çoğunluğa ulaşamadı, böylece cumhurbaşkanı seçilemedi. Ancak TBMM üyeleri seçildi.

Bu seçimde öne çıkan siyasal durumlar oldu, ATA İttifakı Adayı Sinan Oğan gibi, anketlerin yol açtığı algılarla önde gözüken Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu güç kaybetti ve beklentilere cevap olamadı. Cumhur ittifakı TBMM’de çoğunluğu elde etti ama AK Parti güç kaybetti, MHP ise güç kazanarak öne çıktı. HDP de beklentilerin aksine istenen seviyeye gelemedi ve güç kaybederek bu anlamda öne çıktı.

 

HDP, Siyasal Etki Üretmede Aciz!

HDP, Yeşil Sol Parti’nin ismi altında seçimlere girdi. Halk YSP ismine alışkın değildi ama kısa süreliğine buna alıştı. HDP ismi ile Millet İttifakı ve adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmelerde bulundu; siyasal müzakereler yaptı. Fakat seçim pusulasında HDP ismi yoktu. Bu da belki kısmen oyların geçersiz kullanılmasını beraberinde getirdi. Yani burada bir belirsizlik vardı.

Ama asıl belirsizlik desteklediği ittifakın adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile yapılan siyasal belirsizlikler silsilesiydi. Seçim tutum belgesini açıklayan HDP, Kılıçdaroğlu ile yaptıkları görüşme ve müzakerelerde neler olup bittiğini açıklamadı; hala da açıklanmış değil ve belki de seçimi kaybederse şayet Kemal Kılıçdaroğlu, bunlar hiç açıklanmayacak! Oysa siyaset şeffaf olmalıydı ve demokratik siyaset bunu gerektiriyordu. HDP belki de seçimin selameti açısından taleplerini açıklamadı ama hem Kandil Kurmayları, hem Avrupa’daki PKK kurmayları ve hem de Ahmet Türk ve Sırrı Sakık gibi Kürt siyasetinin önemli aktörlerinden taleplerle ilgili bölük-pörçük açıklamalar geldi.

HDP kurmayları Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptıkları görüşme ve müzakerelerin içeriğini, seçimin desteklediği ittifakın kazanması için belki açıklamadı ama yukarıda belirtmeye çalıştığımız Kandil ve Avrupa’daki PKK kurmaylarının yaptıkları açıklamalar seçimin selametini bozuyordu bile! Bu açıklamalar, İYİ Parti çatısı altında bulunan muhafazakar seçmenin kaygılanmasına ve korkup ayrılmasına yol açtı. MHP’nin oy artışlarını buna bağlayabiliriz.

Öte yandan HDP kurmayları açıklamasalar bile kamuoyu önünde önemli bir kesiminin, PKK’li kurmaylarının seçimin selametine menfi etki eden Kandilî açıklamalarından hoşnut değil. Çünkü biliyorlar ki, üniforma ile yapılmaya çalışılan siyaset, takım elbise ile yapılan sivil siyaseti baskılamaktadır ve bundan da HDP’nin siyasal etki üretmek ve özgücüne daha doğrusu milletin gücüne dayanarak politika yapmak çok zordur. Üniforma baskısı ile yapılan siyaseti kitlelere mal etmek günümüzde hele Türkiye gibi bir ülkede çok daha zordur. Çünkü Türkiye’de bu gibi durumlarda milliyetçi kutuplaşmalar hemen gelişebilmektedir.

Siyasal Etki Üretmekle Türkiye Partisi Olunur

Uzun zamandır HDP söyleminde “Türkiye Partisi Olmak” gibi bir iddia yer almaktadır. Bununla kast edilmek istenen Kürt sorununu şiddet dışı yöntemlerle çözmek ve Türkiye demokrasisine katkıda bulunmaktır. Bunda başarılı olabilmek için Türkiye’de siyasal etki üretebilmek gerekmektedir. HDP’nin bu anlamda nesnel olanakları mevcuttur. Ancak öznel şartları buna pek elvermiyor gibi. Örneğin bu seçimde kendi cumhurbaşkanı adayını çıkarmak istedi ama sonra da vaz geçti. Neden vazgeçti? Bunu bilmiyoruz, elbette açıklanmayı gerektiren bir konu. Bakın Ata İttifakı Adayı Sinan Oğan, partisel yaşamı dikkate alındığında hem yeni bir aday. Bu zor şartlarda 100 bin imza zor toplayabildi bile. Şimdi yüzde 5,17 oy oranı ile Türkiye’nin demokrasisini etkileyecek konumda.

HalbukiHDP’ye hep tavsiye ettik, kendi özgücüne dayanın diye. Erdoğan-Kılıçdaroğlu siyasal rekabetinde taraf olmayın diye hep eleştiri ve tavsiyelerimizi ortaya koyduk. Şimdi iş ikinci tura kaldı, Sinan Oğan yerine HDP’nin cumhurbaşkanı adayı olabilirdi. Tam da bu noktada Türkiye demokrasisine kaderi etkileyecek bir konumda olabilir ve siyasi sürecin belirleyiciliğinde rol sahibi olunacaktı. Türkiye partisi olmak bu gibi siyasal stratejilerle mümkündür. 

Saygıyla…