Son yıllarda özelde çalışan birçok hekim kamuya dönmeye başladı. Elbette yıllarca özel sektörde çalışmış hekimlerin kamuya dönmesinin birçok kişisel nedeni olabilir.
Ancak önemli bir nedeni kamuda çalışarak emekli sandığından emekli olmaktır. Çünkü emekli sandığından emekli bir hekim, Bağ-Kur ve SGK kurumlarından emekli olan bir hekimden nerdeyse üç kat fazla emekli maaşı almaktadır. Mevcut yasal prosedürlere göre, çalışan kişi son yedi yılın yarıdan fazlası hangi sosyal güvenlik kurulu ile çalışmışsa, oradan emekli olabilmektedir. Bu yüzden özel sektörde çalışanlar son yıllarını kamu hastanelerinde geçirmeye karar vermektedirler.
Emekli maaşı her ücretli çalışan gibi yaşlılıkta elbette önemlidir. Çünkü yaşlılık, bedenen ve ruhen dinlenmeyi gerektirir. Sosyal ve kültürel olarak aktif olmayı da gerektirir.
Bir hekim yaşlılığını bedenen ve ruhen dinlenerek, sağlıklı beslenerek, sağlıklı bir çevrede yaşayarak, kronik hastalıklarını kontrol altına alarak ve zamanının bir kısmını dünyayı gezerek geçirmek istemektedir. Bu onun elbette en temel hakkıdır.
Ancak asgari ücret civarında bir maaşla özel sektörden emekli olmuş bir hekimin bunu gerçekleştirmesi mümkün değildir. Burada özel sektörde sınıf atlamış, sermayedar olmuş kimi hekimlerin durumu istisna olabilir.
Ama özel sektörde çalışmış, normal bir birikim yapabilmiş, malvarlığı sahibi olmuş, ancak sermayedar olamamış çok hekim var. Acaba kapitalizm bu birikime ne kadar izin verecektir.
Her şeyin hızla değer yitirdiği memlekette, bir emekli alabildiği evi ve arabayı, hızlı değer yitimi altında, ne kadar koruyabilecektir?
Hayatın gün geçtikçe daha çok pahalılaştığı bir dönemde ek gelirler dahi, onları ne kadar koruyabilecektir?
Esasen ‘özel sektör’ hekimleri hangi açıdan tatmin etmiştir, diye de sormak lazım. Biliyoruz ki, özel sektörde mesleki değerleri korumak ve tıbbi etiğe uymak, serbest piyasa koşullarında çok zordur.
Hekimler özel sektörde çalışırken sigortası, genelde asgari ücret üzerinden yatırılıyor. Bordrosu buna göre düzenleniyor. Maaşının geri kalanını, daha doğrusu maaşın büyük kısmını genelde elden alıyor. Ancak elden aldığı nakit para sosyal güvenliğe, yani emeklilik haklarına sayılmıyor.
Ya da hekimler şirket kurarak, özel hastanelere hizmet satarak çalışıyor. Son yıllarda hastane patronlarının hekimlere dayattığı çalışma şekli tam da budur. Bu durumda izin sorunu gibi özlük hakları meselesi ortaya çıkıyor. Cumartesi ve milli bayramlarda da çalışılıyor. Sadece dini bayramlarda çalışılmıyor. Sigortasını ya Bağ-Kur’a kendisi yatırıyor. Ya da işyeri hekimliği sertifikasını kiraya vererek hallediyor. (Özel muayenehanesi olanlar da aynı yolu izliyor.)
Böylece mesleki etik dışı davranışlar yaygınlaşıyor. Örneğin özel bir hastanede çalışmış bir nörolog sertifikasını kiralıyor. Onun yerine bakan başka bir işyeri hekimi, bir işçi için nöroloji konsültasyonu istiyor. Ve konsültasyon isteminin altına nöroloğun kaşesini vuruyor. İşçi bu istem kağıdıyla özel hastaneye aynı nöroloğa gidiyor. Böylece konsültasyonu isteyen ve konsültasyonu yapan aynı hekim oluyor.
Yine iş kazalarında, meslek hastalığı gelişiminde mahkemelere düşüldüğünü hatırlatalım Ve işin bir tarafında işyeri hekimliği ücretlerinin haksız rekabetle olumsuz etkilenmesi gerçekliğini de hatırlatalım. Bu gerçeklik OSGB (ortak sağlık işgüvenliği birimi) patronlarının, hekimlerden sertifika kiralamak suretiyle tam gün çalışan işyeri hekimleriyle maaş pazarlığında elini güçlendirme gerçekliğidir.
Yazıya hekimlerin emeklilik yaşamında, hiç olmazsa emekli sandığı maaşıyla yaşamak isteğiyle giriş yaptık. Ve bunun üzerinden gerçekleşen mesleki etik ve hak ihlallerine vurgu yaptık.
Tabii ki hekimleri buna zorlayan, serbest piyasacı Neo-Liberal sağlık politikalarıdır. (Buna örgütlü ya da örgütsüz direnen hekimlerin varlığını da hatırlatalım.)
Tüm bunlara gerek kalmadan, hekimlerin hem çalışma yaşamında, hem de emekliliğinde insanca yaşatacak aylık ücret ve imkanlara sahip olma imkanı vardır.
Yani hekimlerin şirket kurarak çalışmaya, sertifikasını kiralamaya, asgari ücretle çalışmaya, elden fark parası alarak çalışmaya ihtiyacı yoktur.
Hekimler örgütlenerek, mücadele ederek ve gerekirse üretimden gelen gücünü kullanarak, tek bir sosyal güvenlik çatısı altında, çalışma yaşamında ve emeklilikte insanca yaşayacak bir ücreti kazanması imkan dahilindedir.
O halde bir kez daha hekimler haydi örgütlenmeye ve özel olarak çağdaş ve insancıl bir emeklilik için hekimler haydi mücadeleye diyoruz.