Yaz ayları gelip çattığında, hepimizin gözleri ormanlara çevrilir. Her yıl içimizi yakan haberleri üzülerek takip ederiz.

“Orman yangını çıktı…”

“Rüzgarla büyüyen yangın kontrol altına alınamıyor…”

“Binlerce hektarlık alan kül oldu…”

Yaz aylarında, hiç olmayacak dediğimiz birçok nedenden dolayı yangınlar çıkabilir. Özellikle tarımsal alanlarda bunu daha çok duyarız.

Tarım alanlarında hasat sonrası tarlada kalan bitki saplarının (anız) yakılması, geçmişten günümüze süregelen bir uygulamadır. Ancak bu yöntem, günümüzde doğaya ve insanlığa büyük zararlar vermeye başlamıştır. Özellikle yaz aylarında artan sıcaklıklarla birlikte, anız yakmaları büyük çaplı orman yangınlarına sebep olmakta, toprağı, havayı ve canlıları tehdit etmektedir.

Anız yangınları çoğu zaman ‘küçük bir ateşle başlıyor’. Ama unutmayalım ki, ormanda yanan bir yaprağın sesi çıkmaz, sesi yoktur. Ancak onunla birlikte yok olan ekosistemin çığlığı sessiz değildir. O sessizlik, dumanla gökyüzüne karışır, kuşların suskunluğunda yankılanır, toprağın çatlağında görülür tekrar tekrar.

Her yıl binlerce dönüm ormanlık alan, anız yangınlarının rüzgarla ormanlara sıçraması sonucu yok oluyor. Sadece ağaçlar değil. Doğal yaşam alanları ormanlar olan birçok hayvan nesli kül oluyor. Sincaplar, kaplumbağalar, kuş yuvaları, böcek kolonileri. Toprağın altındaki canlı yaşam da yanıp yok oluyor.

Peki, bu kadar ağır bir bedeli göze almak zorunda mıyız?

Kesinlikle hayır.

Günümüzde anız yakmadan tarım yapmak mümkün. Tarım makineleriyle toprak işlenebilir, saplar toprağa karıştırılarak doğal gübreye dönüştürülebilir, hatta bu atıklar enerjiye dönüştürülebilecek kadar değerlidir. Ancak önce zihniyeti değiştirmek gerekir.

Tarımı doğayla inatlaşarak değil, doğayla dost olarak yapmalıyız. Anız yakmanın bir ‘temizlik’ değil, düpedüz bir ‘tahribat’ olduğunu kabul etmeliyiz. Etmeyenlere doğa ansızın bir cevap verecektir.

Anız yakma, yangın riski artırır. Toprağın verimliliğini azaltır. Hava kirliliğini oluşturur. Biyolojik çeşitliliğe zarar verir. Sayarak bitmeyecek kadar zararı olan ve bu zarar da vakıf olduğumuz bir durumun yaşanmaması elimizde aslında.

Anız yakmak kısa vadede kolay bir çözüm gibi görünse de uzun vadede hem doğaya hem de insan yaşamına büyük zararlar vermektedir. Yangınların önüne geçmek, toprağımızı korumak ve daha yaşanabilir bir çevre bırakmak için bu alışkanlıktan vazgeçmek zorundayız.

Unutmayalım, bir çakmakla tutuşturulan anız ateşi, sadece sapları değil, geleceğimizi de yakar.

Ve belki de en acı olan şudur; Doğa affetmez, sadece susar. Ama o sessizlik bir gün hepimizi içine çeker.

Evet, ‘bir kıvılcım, binlerce canı yakabilir’.

YAKMAYALIM…