Günümüzde bilgiye ulaşmak, bir zamanlar hayal bile edilemeyecek kadar kolaylaştı.
Ancak bu kolaylık, beraberinde ciddi sorunları getirdiği gibi önemli bir sorumluluğu da getirdi.
Doğru, tarafsız ve etik bir medya dili kullanmak. Kulağa çok hoş geliyor değil mi?
Pekiyi medya bu sorumluluğu ne kadar yerine getiriyor? Daha önemlisi, medyanın dili nasıldır ve nasıl olmalıdır?
Bir defa gerçeğe mutlaka sadık kalmalı. Her şeyin başında gelen bu ilke aslında tüm gazetecilik mesleğinin temelidir. Medyanın dili, abartıdan, manipülasyondan ve sansasyondan uzak olmalı. ‘İzlenme uğruna gerçek çarpıtılamaz.’
Bir başlığın daha çok tıklanması için gerçeğin saptırılması, kamuoyunun sağlıklı bilgiye ulaşma hakkını gasp etmek demektir.
Ve bu en hafif tabir ile ‘ayıptır’.
Hiçbir dil, tarafsız olduğunu söyleyerek otomatik olarak tarafsız olmaz.
Tarafsızlık, dilin satır aralarına gizlenir. Haber anlatımında kullanılan sıfatlar, seçilen görseller, manşet dili. Tüm bunlar bir haberin algısını belirler. Medyanın dili, ideolojik eğilimlerden sıyrılarak her bireyin kendini temsil edildiğini hissedeceği bir denge içinde kurulmalıdır. Bu da bireylerin medyaya olan hem inancını hem de saygısını arttırır.
Medyanın dili kimi zaman birleştirici, kimi zaman da ayrıştırıcı olabiliyor. Özellikle siyasal, etnik, dini ya da cinsiyet temelli haberlerde kullanılan dil, toplumsal barışı doğrudan etkiler. “Onlar” ve “biz” ayrımını pekiştiren, ötekileştiren, küçümseyen ya da düşmanlaştıran her söylem, medyanın dilindeki bir arıza olarak kayıtlara geçmelidir.
Ve bu durum mutlaka deşifre edilip ayıplanmalıdır.
Özellikle kadın cinayetleri, çocuk istismarı ya da savaş haberlerinde medyanın dili adeta bir sınav verir. Şiddeti sıradanlaştıran, suçluyu mağdur gibi gösteren, mağduru ise yargılayan bir dil, toplumsal adalet duygusunu zedeler. Medya, olayları aktarırken hem etik hem de insani bir duruş sergilemek zorundadır.
Medya dilini kullanırken asıl amaç, kitlelere hükmetmek değil, halkı bilgilendirmek, aydınlatmak ve farkındalık oluşturmaktır. Bu da dili bir güç aracı olarak değil, bir iletişim ve anlayış köprüsü olarak görmeyi gerektirir.
Medyanın dili, toplumu şekillendirir, yön verir ve bazen iyileştirir. Bu nedenle kullanılan her kelime, her başlık ve her görsel büyük bir sorumluluğun parçasıdır. Sadece haberi vermek yetmez, nasıl verdiğimiz, kime hitap ettiğimiz ve hangi değerleri öncelediğimiz en az haberin içeriği kadar önemlidir.
Bugün içinde bulunduğumuz bilgi çağında, sorumlu, temiz, doğru ve vicdanlı bir medya dili, sadece mesleki bir zorunluluk değil, bir toplumsal görevdir.