Takvim yaprakları yazın tozunu üzerinden silkeleyip sonbaharın serinliğine teslim olurken, Eylül yeniden başlamanın habercisi gibi çıkar karşımıza.

Kimileri için okulun açılış telaşıdır, kimileri için tatilden dönen şehrin kalabalığı…

Ama hepimiz için ortak bir şey var: Eylül, bize hayatın hiçbir zaman durmadığını hatırlatır.

Her ay başında söylenen motive edici sözler vardır.

“Yeni bir sayfa aç, hedeflerini gözden geçir, kendini tazele” derler.

Kimi içten içe bu sözlere tutunur, kimi ise sadece göz ucuyla bakıp geçer.

Fakat Eylül, sıradan bir takvim yaprağı değildir.

İçinde bir mevsim değişiminin, bir hayat döngüsünün başlangıç hissi vardır.

Yazın aceleci sıcaklığı yerini dinginliğe bırakırken, insan da kendi iç sesini daha net duymaya başlar.

Belki de bu yüzden, Eylül bir davettir. Durmaya, düşünmeye, planlamaya…

Yazın telaşında ertelenen kararlar bu ay yeniden gündeme gelir.

Yeni hedefler koymak için Ocak ayını beklemek şart değildir; Eylül de en az yılın ilk günü kadar güçlü bir başlangıçtır.

Kimi zaman hayatı değiştiren büyük devrimler küçük kararlarla başlar.

Bir sayfayı kapatıp diğerini açmak,

Yeni bir işe adım atmak, bir dostluğu onarmak ya da sadece kendine daha çok değer vermek…

Hepsi Eylül’ün sunduğu o “yeniden başlama” ruhunun içindedir.

O yüzden bu ay, belki de kendimize soracağımız tek soru şu olmalı: “Benim Eylül kararım ne olacak?”

Belki sağlığımız için bir adım atacağız, belki kariyerimizde yeni bir yol çizeceğiz.

Belki de hiçbir şey yapmayacak, sadece hayatın akışına daha bilinçli bir şekilde katılacağız.

Ne olursa olsun, Eylül bize şunu hatırlatıyor: Değişim kaçınılmaz, ama yönünü biz belirleyebiliriz.