Hani hep İbn-i Haldun’a mal edilen ve cümlesinden anlamlandırılan bir söz var ya, bilirsiniz; Coğrafya kaderdir. Sormam lazım sahiden kader midir coğrafya. Sanırım daha da ötesidir. Kaderin yanına belki Keder’i, hatta Heder’i de eklemeli.

İşte, bu yazıma konu olacak olan Bayram Buksel’inki böyle bir hâle karşılık geliyor. Diyarbakır’ın kadim ilçelerinden Silvanlı. Sordum bu tuhaf soyadının hikayesini! “Büyüklerimiz diyor ki, aslında ‘Yüksel’miş. Nüfus memuru yazarken Y’yi B yapmış, ü’de u olmuş. Araştırdık koca Türkiye’de bir biziz soyadı Buksel olan.”

Okuyamamış Bayram Buksel, Silvan’ın köylüklerinden. Vermişler onu Silvan yatılı bölge okuluna henüz ilkokul dörtte iken Hizbullah’ın Silvan’da faili meçhulleri ile devletin köyleri boşalttırma doksanlı yıllarında apar topar ailece sığınmışlar Diyarbakır’a, kesmemiş sonra da İstanbul’a göçmüşler.

Şeyhmus Diken-4

Ailece tekstil işine merak salmışlar. İşte Bayram’ın tam da o yıllarda resme merakı dillenmiş. Çocukluktan beri olan ilgi İstanbul’da bir resim kursuna taşınmış. Fırsat buldukça sergilere gitmiş. Ve henüz üçüncü ayında hocası “tamamsın artık” demiş.

Sonra Diyarbakır’da tekstil organize sanayi bölgesi kurulunca pılı-pırtıyı fabrikayı toparlayıp taşınarak tekrar dönmüşler ata-dede toprağı şehri Diyarbekir’e. Sene 2012. Bayram Buksel boş durmamış. Tuval üzeri resimde ısrarını sürdürmüş.

Bizim Ditav’ın bazalt taş avlusunda altı ay kadar önce yaz başında dostlarla muhabbet ederken avluya girmiş oldu. Buyur ettik, oturdu. Tanıştık. İstanbuldayken okuyormuş yazılarımı. Çay sohbetinde “hocam ben de resim yapıyorum” deyince, baktım cep telefonundaki görsellerden bir kaçına. Hayli iyiydi. Gördüklerim ağırlıklı olarak Mezopotamya coğrafyasının inanç ritüellerinden motiflerdi. MelekêTawis, Şahmeran, Mem û Zîn ve diğerleri.

Şeyhmus Diken1-1

“Hadi gel sana bir sergi yapalım” teklifini ben yaptım kendisine. Başka resimleri de vardı elbette, ama temayı Mezopotamya inanç figürleri üzerine odakladık. Sonra Diyarbakır Surlarını Yıkımdan Kurtaran GABRİEL’e Vefa sergimiz için Ankara’dan şehre gelen sanatçı arkadaşımız Özlem Atalay’la buluştular ve Özlem’in küratörlüğünde sergi hazırlanıp Kasım ayı ortasında açıldı.

Serginin başlığı; Sır ve Geçit. E, coğrafya kadim zamanlardan bu yana onca ezaya-cefaya duçar olmuş Mezopotamya olunca görünen-görünmeyen geçit kapıları, ihanet ile sadakatin temasının tuvale düşen görünür halleri olmuş oldu.

Serginin evet son haftası artık, 22 Aralıkta toplanacak. Alaylı bir ressamın yirmi işten oluşan ve her bir işinin altındaki barkod okunmasıyla hikâyesinin de dinlenmesi mümkün olan bir ilk sergi Sır ve Geçit. Üstelik yedi işi de sanatseverler ve koleksiyonerlerin ilgisiyle satın alınmış.

Benden bu kadar, hâla sergiyi gezememiş izleyememiş olanlara bir de ben çağrı yapayım dedim. Amida Akademi Buluşmaları ekseninde Ditav’ın Meryemana Süryani Kadim Kilisesi bitişiğindeki mekânında…