Adım adım arşınladığımız yollarda gelişmişlikten uzak bir ilçe görünümünde şimdilerde… Neresi mi? Meya Farqin yani Silvan… Gençliğimde il olma yolundaydı. Şimdilerde ise yolda kaldı. İtmeye çalışan da uçurumu hesaplayamadığı için yavaş yavaş uçuruma doğru sürüklenmekte…

‘Neydik ne olduk’ diyesim geldi birden… O zamanlar çiçeklerin, kuşların sesi hâkim olurken şimdilerde düzensiz bir şehirleşme örneği boy göstermekte. Ölen öldüğüyle kalıyor, kalan da kefenin cebini dolduruyor. Sahiplenmeyi sahip çıkmayı unuttuk artık… Kendimizden, benliğimizden uzaklaştık bir yaprak misali rüzgârın uğultusuna kapılıp oradan oraya savrulup durduk. Örf adet töre gelenek göreneklerimizden yoksun kaldık. Atalarımızı tanımaz olduk…

Ana babaya karşı asi bir gençlik yetiştirdik. Her şey sözde kaldı. Allah’ın verdiği nefesi boşuna tükettik. Boşa kürek çektik hep, emeğimiz çöplerle beraber çöplük alanlara yığılıp kaldı. Aldığımız her nefeste Yaradan’a şükretmeyi unuttuk. Sokak ortasında birbirimizin canına kıydık. Yaradan’a sığınmak yerine öfke ve nefret ruhumuzu intikam çığlıklarıyla esir aldı. Çocuklarımızı okula göndermemeye başladık. Gönderdiklerimizi ise sormayı unuttuk. Suskun kaldık çaresizce…

Yüreğimiz kan ağladı bir kâbus gibi gece çöktü üzerimize. Güneşin doğuşunu göremediğimiz için batışıyla yetindik. Yıldızlar gibi parlamak yerine göktaşları gibi söndük. Etrafımızdakileri sıcaklığımızla ısıtamadık. Daha doğrusu ısıtmayı beceremedik. İnsanlığımızı gün gün yitirdik. Hüzünle karışık zehri kadehimize doldurduk. Yüreğimiz kanarken kaşlarımız hep çatık baktı dünyaya… Gülümsemek yerine karşımızdakinin yüreğini sözlerimizle dağladık. İsyanı seçtik… Umutla bakamadık geleceğe… Severken bile elimize yüzümüze bulaştırdık. Sokaklarda rahatça gezemez olduk. Kan ve öfke kustuk… Üzerimizde oynanan oyunlara karşı uyanık olmayı beceremedik…

Aynı evden faklı ideolojilere hizmet eden kardeşleri cansız bedenleriyle kefene sarıp toprağa gömdük… Gerçeklerle yüzleşmekten korktuk… Suskunluğumuza çare olamadı hiç kimse. Oysaki bir şeyi unutmuştuk… Birbirimizi en iyi biz anlardık… Birbirimizi yanlış anladık…

Taziyelerimize bile korka korka gittik. Düğünlerimizi geleneklere göre değil ideolojilere göre şekillendirdik. Silvan’ın sokakları bile kan ağlarken biz sadece bakakaldık, yaya kaldık. Hüznümüz, kederimiz yüreğimize saplanan bir hançer gibi sıcaklığını korudu…

Beynimizi zehirlediler düşüncelerimizi kaybettik. Suskunluğumuza hekimler çaresiz kaldı. Travmalarla korkuyla yaşadık. Kurşun yağmurlarına şahit olduk. Çorbamıza kinimizi doğradık…

Yedi defa yıkıldık ama doğrulmasını bildik. Uyan artık Silvan bu sefer yıkılan surların değil gençliğin, beynin, geleceğin… Birbirimize kardeşçe bakmak varken, gülümsemek varken bu öfke kin neye yarar…

Kardeşlerimiz yaban oldu, yerine gelen yabancılar kardeş dedik, bir birimize tahammülümüz kalmadı. Herkes bir birini kıskanmaya başladı. Çekememezlik sınırlarını aştık. Biz böyle bir toplum değildik sahi hani ara değerlerimizi yitirdik.   Unutulmasın ki birlikten kuvvet doğar…