1990’lı yıllar karanlık dönemin dehliziydi. Devletin de bildiği ama sessiz kaldığı ‘Kontrgerilla’ örgütlenmesi, elini kolunu sallayarak köşe bucak cinayetlerini fütursuzca işliyordu. Karanlık döneme ait bir fotoğraf veya bir belgenin tarihe not düşülmesi istenmiyordu.

İşte o yüzden gazeteciler öncelikli hedefti. Faili belli cinayetlerle gerçekleri karartıyorlardı. Özellikle Özgür Gündem Gazetesi muhabirleri, makarof veya takarof marka tabancayla tek kurşunla katlediliyorlardı. Bunlardan biri de o dönemde meslektaşım, arkadaşım Hafız Akdemir’di.

Hafız Akdemir, “Eskişehir Tabutluğu” diye anılan E Tipi Cezaevi’nin kapatılması talebiyle açlık grevine katılmıştı. Orucun 52’nci gününde talepleri kabul edilince eylem sona erdi. Kısa süre sonra 7,5 yıl yattığı cezaevinden 1991’de tahliye edildi. Açlık grevinin bıraktığı izler nedeniyle 2 ay dinlendikten sonra haftalık yayın yapan Yeni Ülke’de gazetecilik yapmaya başladı. Daha sonra günlük çıkan Özgür Gündem gazetesinde devam etti. Hafız ile o günlerde tanıştık. Naif, hümanist ve sakindi. Dinlemesini bilen ve karşısındakini anlamaya çalışırdı. Bu yüzden sorduğu sorularıyla taşları yerine oturturdu. Kendisiyle çok iyi anlaşıyorduk. Cezaevinden çıktıktan sonra kısa süre gazetecilik yapmasına rağmen, sanki yıllardır bu mesleği yapmış gibiydi. Mesleği çok iyi kavramıştı ve seviyordu. Hafız katledilmemiş olsaydı bugün çok önemli haberlere imza atacaktı.


27 yaşındaki Hafız, yayın hayatına günlük olarak başlayan Özgür Gündem Gazetesi’ne geçiş yapmış, çalıştığının sekizinci gününde, 8 Haziran 1992 tarihinde sabah saat 08.30’da 16 yaşındaki yeğeni ofisboy olan ve o dönem sık, sık yanımıza gelen bugün ise birlikte haberlere imza attığım Fuat Bulut ile birlikte evden işine giderken, İskenderpaşa Mahallesi, Palu Fırını’nın önünde arkadan yaklaşan kontrgerilla kafasına tek el ateş ederek katletti. O sırada yanında bulunan yeğeni hamle yapmak isterken ikinci el ateş ederek ara sokaklardan kayıplara karıştı. Hafız’ı yazarken katledilen diğer gazeteciler gözümde canlandı.


Hafız’dan 2 ay sonra ise Hüseyin Deniz’in katledildiği haberi geldi. Ceylanpınar’da gazetecilik yapan Hüseyin ile sık, sık telefon ile görüşürdük. Son görüşmemizde “Kürtçe atasözü kitabı hazırlıyorum” demişti telefonda. Hafız gibi o da bir sokakta tek kurşunla katledilmişti. Halit Güngen de aynı tarihte çalıştığı 2000’e Doğru Dergisi ofisinde katledilmişti. Halit katledilmeden 1 ay önce birlikte Celal Talabani ile Mavat denilen bölgeye giderek röportaj gerçekleştirmiştik.

Üzerindeki gömleği dikkatimi çekmişti. Puşi’den gömlek diktirmişti kendine. Katledilmeden 3 gün önce geldi yanıma “Büroyu taşıyacağız” haberin olsun dedi. Ancak, bürosuna arşiv bakma bahanesiyle kendini tanıtan kontrgerilla, tüm gazetecileri olduğu gibi Halit’i de arkadan kafasına sıkarak katlettiler.
Evet, Hafız’ın yarın ölüm yıldönümü. Meslektaşlarıyla birlikte katledildiği sokakta onu anacağız.