Günaydın Türkiye. Günaydın sevgili okurlarım. Sevgili okuyucularım, geçen hafta sizlere gezip gördüğüm yerleri bu hafta anlatacağımı yazmıştım.

Fakat dünya o kadar hızlı dönüyor ki hızına ulaşmak mümkün değil.

Önemli gelişmeler var. Atlamak istemedim.

Ama önemli bir gelişme olmazsa haftaya AZ GEZDİM ÇOK ŞEY GÖRDÜM (İİ) başlıklı yazımı şuna çapında.

Hoşgörünüze sığınıyorum.

Ve bugünkü yazıma başlıyorum.

İzninizle.

KAZANAN KİM

On iki gün süren savaşın kazananı kim?

Pes yani!

Hala TV’lerdeki açık oturumlarda, gazetelerde bu savaşın kazananı kim diye soruluyor.

Her şey apaçık belli olmuyor mu?

Kazanan; özellikle savaşa yapılan harcamalar dikkate alındığında kesinlikle ABD…

Niye mi?

Taş atıp kolu mu yoruldu?

Saldırılarının dünyaya duyurulması tam bir Hollywood filmi kıvamındaydı.

Yatak odasına kadar hedeflere ulaşıldı, Tahran’ın hemen dibinde dron üretme tesisi oluşturuldu, nükleer enerji konusundaki insan kaynağı yok edildi, güçlü silahlar denendi ve alıcılar için bu silahlar tezgaha çıkmış oldu.

Filmin ortalarında bir yerde B2 bombardıman uçaklarının marifetleri anlatıldı. B2 olmadan filmde mutlu son olamayacağı izlenimi oluşturuldu.

Dünyaya büyük korku salındı.

“Ben yerin 100 metre altında olsa her yeri vurabiliyorum” imajı bütün dünyaya verildi.

İran’ın kısa vadede kaybettiği söyleniyor.

Savaşlar 12 günde sonuçlanmaz. Zaten izlediğimiz de fragmandı. Yani asıl film henüz gösterime girmedi.

12 günlük savaşta hem ABD hem de İsrail, İran’ı tartıya çıkartıp kilosunu ölçtüler. Sadece İran’ın da değil, İran’a destek vermesi beklenen Rusya, Çin, Mısır, Irak, Yemen, Lübnan vs. gibi ülkelerin de kilosuna bakıldı.

Fragmanda, yani 12 günlük savaşta, bu ülkelerin tartıya yük bindirmediği görüldü. Türkiye, Mısır gibi ülkeler kendi kamuoylarını ajite dışında bir şey yapmadılar. Yemen açık bir destek verdi ama hemen bloke edildi.

Dolayısıyla İran yalnızlığa mahkûm edildi.

Fragmanda, İran halkının rejime ne kadar muhalif olduğu da test edildi. İran’daki rejim tam bir molla faşizmi olmasına rağmen, savaş gibi durumlarda, muhalif olsalar da insanların ülkelerinin yanında durduğu görüldü.

Bu savaşın bize gösterdiği en önemli şey; totaliter rejimlerin bile halk desteğine zor zamanlarda ihtiyaç duymasıydı. Umarım bu durum, sabahtan akşama kadar muhalefet öğüten bizim ülkemiz için de ders olur

...

Neticede ABD argo olarak ifade edersem; “Ben sizin babanızım, ben ne dersen o olur.” dedi. Hele Trump tam da o havadaydı. Zaten iran ve İsrail’i ilkokul bahçesinde kavga eden ergen çocuklara, kendisini de kavgayı sona erdiren sağduyulu ebeveyne benzetti.

Bu yazdıklarımdan beni sakın “Amerikan sevicisi” olarak görmeyin.

Ne yazık ki gerçek bu.

Gelelim ön iki gün süren bu savaşın kayıplarına.

Yandaşların, hacı hoca takımının “savaşı kazandık” naralarına rağmen kaybeden İran'dır.

Ürettiği uranyum ve uranyum tesislerinden oldu.

Yüzlerce füzesinin köküne kibrit suyu konuldu, yok edildi.

ABD'nin yaptığı bombardıman, öldürdüğü üst düzey yöneticiler, yakıp yıkılan yerler ve öldürüldüğü diğer asker ve siviller dışında…

Bunun yanında İsrail'in verdiği yıkım, maddi ve manevi zararlar çabası.

...

İşte bu nedenledir ki kayıplar İran'ındır.

Ek olarak halklarının sıralaması düştü.

Daha sayayım mı?

GELELİM İSRAİL’E

Gelelim İsrail'e;

İsrail'in yüklendiği/yüklendiği misyon eksiksiz yerine getirildi.

Bu misyonu yerine getirirken ufak tefek zararları oldu.

Bu çok önemli değil. Bu zararlar Suudi Arabistan finansörlüğünde ABD tarafından giderilir.

ASIL FLİM NE ZAMAN…

İnanıyorum ki zararları giderildikten sonra, asıl savaşa hazırlamak için daha fazla ihya edilecektir.

Asıl savaş ne zaman mı?

İran’a kendine çeki düzen vermesi için muhtemelen bir süre verilmiş oldu. İşte o sürenin sonunda asıl film başlayacaktır.

DİKKAT ETTİNİZ Mİ?

Sevgili okurlarım;

Dikkat ederseniz yazımda hiç Donalt Trump demedim.

Çünkü bu olup bitenler onun işi değil. Yıllar öncesinden yazıp çizilmiş, planlanmış, Bence Donalt Trump'ın da bir konu mankenidir. Hele İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu emir komuta zinciri içinde ve emirle verilen misyonu fazlasıyla yerine getirmeye çalışan bir misyonerdir.

Yani Amerikan başkanlığına kim seçilirse seçilsin daha önce yazılmış, planlanmış bu senaryoyu sahneye konacaktı.

Haftaya buluşmak dileğiyle,

Dostça kalın.