Eski emniyet müdürlüğü, evimden gazeteye geliş güzergahında bulunuyor. Hemen her gün önünden geçiyorum. Bazen de oralarda dolaşmak için iniyorum. Seviyorum Emek Caddesi’nin yoğunluk ve yorgunluğunu.

Kulağımda bir sürü slogan yankılanıyor. En çok da ‘Vatan-Millet-Sakarya’ sloganları. Ve ‘Milli Servet’ için debelenen insanların beylik laflarına gülüyorum.

Hayır hayır, itiraf edeyim kızıyorum.

Diyarbekir’de, şehrin göbeğinde, çok kıymetli sayılabilecek devasa genişlikte bir arazi, kaderine terk edilmiş durumda. İçindeki mescit hariç, etrafını da polis barikatıyla çevirmişler. Haklılar.

Neme lazım, bir gece vakti birileri gelip koca arsayı oradan alıp götürebilirler değil mi? Ne güzel de koruyoruz memleketin taşını-toprağını.

Yıllarca oracıkta atıl durumda kalacak, kimi köşeleri madde bağımlılarının gece uğrak yeri olacak, insanlar oranın yakınından geçmeye korkacak ve heba olup gidecek.

Bir şeyi korumak, onu cam kavanoz içine alıp sarıp sarmalamakla olmaz. Bir şeyleri güzelleştirip, insanların kullanımına sundukça korumuş oluruz.

Yoksa, hepimiz çekelim çitleri-barikatları bakınıp duralım öylece.

Oysa, ne güzel bir çocuk parkı olur orası.

Zaten şehir büyüdükçe, nefes alacak alanlarımız da yok olup gidiyor. Nüfus arttıkça gölgesinde zaman geçireceğimiz ağaçlıklı yerlerimiz ortadan kalkıyor.

O güzelim araziyi hapsetmiş gibi çepçevre saran barikatlar kaldırılsa,

Güzel bir çevre temizliği ve düzenlemesi yapılsa,

Bize oksijen olacak fidanlar, ağaçlar, çiçekler ekilse,

Her köşesine oturmak için banklar konsa,

Baştan sona yürüyüş parkuru düzenlense,

Çocuklar için birkaç oyun malzemeleri konsa,

Spor yapmak isteyenlere cevap olarak sportif aletler yerleştirilse,

Sonra gelsin kuş cıvıltıları, huzurlu zamanlar geçiren insanların gözlerine yerleşmiş umutlu bakışlar ve boş zamanlarını güvenle geçirecek çocukların sevinçleri.

İşte ‘milli servet’ böyle korunur.

Kimler ve hangi kurumlar bu konuda söz ve yetki sahibi fark etmiyor. El ele verip, şehrimize bu güzelliği kazandırmak için çabalamalıyız. Yetkililere bir çağrı olmuş olsun. Lütfen önce el ele verin sonra da o elleri taşın altına koyun ve kurtarın o güzelim araziyi.

Kurtarından kastım, Diyarbekirliler’in kullanımına açın lütfen.