Uzun bir zamandır Dersim coğrafyasını Cumhuriyet rejiminin adlandırmasıyla Tunceli’yi gezmek, görmek istiyordum. Bunun, tabi ki sosyal, tarihsel ve siyasal sebepleri vardır hiç şüphesiz. Kurban Bayramı tatilinin getirmiş olduğu avantajı bu anlamda kullandım ve Dersim’e, çocuklarımı da yanıma alarak bir yolculuk gerçekleştirme fırsatını değerlendirdim. Bu nedenle sevinçli olduğumu ifade etmek istiyorum.

Dersim ile yetişkinlik dönemimde veya gençliğimin ilk yıllarında tanıştığımı anımsıyorum. 12 Eylül 1980 Askeri Darbenin öncesinde dönemin Kürt sol örgütlerinin teorisyenlerinden Dersim Ayaklanmalarını ve buna mukabil olarak dönemin devlet aklının burada gerçekleştirmiş olduğu katliamlarını duyuyorduk. Dersim Ayaklanmaları (1937-39) Kürtlerin tarihinin kapsamında değerlendiriliyordu. Ayaklanma sürecinde Dersimli Kürt Alevilerin büyük bir kıyıma uğradıklarından söz ediliyordu; devletin burada kadın, çoluk-çocuk demeden zulüm yaptığının altı çiziliyordu.

Gençliğimizin ilk yıllarında bu bilinç bizde iyice yer etmiş, bunun etkisiyle Dersim’e ve alevi Kürtlere bir sempatimiz oluşmuş ama aynı zamanda onlara acıma hissimiz de gelişmişti. İşte yıllardır taşıdığımız bu duygu ve sempatiyle acılara tanıklık etmiş bu coğrafyaya bir yolculuk yapmış olduk.

Pertek’ten Feribotla Dersim’e Gittik

Diyarbakır, Hazar Gölü, Mamüret-el Eziz (Elazığ) derken Dersim’in Pertek ilçesi üzerinden yol almaya düşlerken görmek istediğim yerleri de düşünmüyor değilim. Pertek üzerinde Dersim’e gidiş kestirme yol olarak kullanılmaktadır. Çünkü Keban Baraji üzerinde Pertek istikametine feribot seferleri yapılmaktadır. Yaklaşık 70 Km yol kısalmış oluyor.

Baraj içinde manzara şahane tabi ki. Sol tarafta Pertek Kalesi bir ada konumunda dikkat çekmektedir. 10 dakikalık yolculuk boyunca beyaz martılar yolculara eşlik etmektedir. Bu sempatik ve sevimli kuşa yolcular ekmek ve simit parçalarını havaya atıyor, onlar da bunları havada kapıyor. Suya düşenlere ise birkaç martı birden saldırıyor, kırıntıları kapan kapana… çok hoş bir manzara, bu.

Gece-Gündüz Canlı Bir Dersim

Akşam saat 21:00 (10 Temmuz) itibarıyla Dersim şehir merkezini gezme fırsatını bulduk. Şehir gece de gündüz de çok canlı. Hemen her kafede veya çay bahçelerinde canlı olarak Kürtçe müzik dinleniliyor. Yerel sanatçılara inanılmaz bir ilgi, yapılan müziğe eşlik ediliyor, halay çekip oynanıyor. Bira başta olmak üzere alkol tüketimi yapılıyor, ama kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Hanımlar tek başına bile gecenin geç saatlerinde yürüyüş yapıyor, serin bir bölgede yaşamanın tadı çıkarılıyor.

Bununla beraber şehir üzerinde askeri helikopter devrileri yapılıyor, şehrin dört bir yanında askeri üsler kurulmuş. Tabi bu üslerin çokluğu da insanın dikkatinden kaçmıyor. Çünkü Dersim, cumhuriyet döneminde devletin başını iyice ağrıtmış. Hal böyle olunca devlet de kendine göre tedbirler arttırmış, tabiri caizse işi sıkı tutmuşa benziyor.

Merak Ettiğim Yer…

Hem Merak ettiğim hem de görmek istediğim bir yer var ki, o da Dersim Ayaklanmalarına karışanların mağaralarda öldürüldükleri veya uçurumdan atıldıkları yerdir. Burası Ovacık ilçesinin yönünde olan bir yerdir. Buraya doğru yol aldık. Öyle bir noktaya geldik ki, aracımızdan indik. Tam karşımızda o mağara ve o uçurum. Buraya baktıkça atıldıkları söylenen insanları hayal etmemek mümkün değil. Munzur Deresinin önünden geçtiği bir uçurum daha doğrusu vadide olan bir sarp yer. Bu uçurumun az yukarısında bir kalekol kurulmuş. Biraz daha içeriye gitmek yasaklanmış haliyle. Uçuruma sadece uzaktan bakıla biliyor.

Ovacık yolu üzerinde Alevi inancında kutsal bir yere sahip Ana Fatma Ziyareti diye bir yer vardır. Burada mumlar yakılıyor, dualar ediliyor, gelen-geçenlere yöre insanı yağlı ekmek ikram ediyor.  Dersim’de şehrin doğusunda Düzgün Baba, batısında ise Munzur Baba’nın alanları olarak addediliyor. Bu alanlarda elbette göremediğimiz başka kutsallar da vardır.

Dersim şehir merkezi Munzur çayı ile hayat bulmaktadır. Doğudan gelen çayın Pülümür kolu ile Batıdan gelen Munzur kolu şehirde birleşmektedir ki, bölgenin başından geçenleri asiliği ve hırçınlığı ile adeta anlatmaktadır.

Dersim’de, namı diğer Tunceli coğrafyasında Türk sol örgütleri ile PKK’nin bir dönem açık bir şekilde etkili olduğu bir gerçek. Şehrin dört bir yanının yüksek ve sarp dağlarla çevrili olması elbette örgüt militanları için bir avantaj oluşturmuştur. Hatta bir zamanlar şehir merkezine çok yakın noktalarda bile örgütler araçları durdurarak kimlik kontrolü yapmıştır. Ancak son yıllarda devletin buraya özel bir önem vermesi nedeniyle örgütlerin etkileri oldukça kırılmış görünüyor. Dersim coğrafyasında askeri üslerin çokluğu  devletin dinamizmini açıkça göstermektedir. Öte yandan şehirde yaşayan insanların sosyal anlamda rahat oldukları gözlemlenmektedir. Bu iki gösterge devletin varlığını ve gücünü ortaya koymaktadır, denilebilir.

Bir zamanlar Seyit Rıza’nın etkili olduğu coğrafyada bugün kalekollar ve komando taburları etkisini göstermektedir. Şehrin meydanında sadece bir Seyit Rıza heykeli dikilmiştir, belki hatırası bununla canlı tutulmak istenmiştir!

Şu soruyu sormadan edemedik: Dersim halkına katliamlar yaşatan CHP ama bugün de buranın Alevi Kürtleri başta olmak üzere Türkiye’deki neredeyse Alevilerin tamamı hala CHP’li, ama NEDEN?

Tabi, Dersim iki günde gezilecek bir yer değildir. Burayı daha iyi anlamak için uzun süre kalmakta yarar vardır. Elbette daha görülmesi gereken çok yer vardır. Dersim’in gezilmesi bir bilenin rehberliğinde olması daha verimli ve anlamlı oldu bizim için. Burada yaşayan köylüm ama her şeyden önce yeğenim Sinan Süer’in bize eşlik etmesi bir şans olduğu kadar bir imkan idi. Kendisine bu nedenle çok teşekkür ediyoruz. Varol sevgili Sinan.

Saygıyla…