2023 Seçimlerine doğru yol alırken toplum olarak, sert söylemler ve sıkıştırma arından da tarafların birbirini güçten düşürme taktik ve hamlelerini izleyeceğiz. Bu, belki de işin doğası…eğer siyasi rakiplerinizi zayıflatmaz ve onların gücünden güç kapmazsanız nasıl başarılı olacaksınız? Varış çizgisini göğüslemek için elbette taktikler gereklidir ama bu daha çok sporcular(atletler) için geçerlidir. Siyasetçiler için de geçerli olsa da onların bunu yaparken unutmamaları gereken bir gerçek vardır: Siyasetin etik kuralarını sürekli hatırlamak ve bunu da baz alarak topluma karşı sorumluluk duygusunu taşımak…

Önümüzdeki seçimlere yani Türkiye tarihinin en kritik ve gerilim özelliği yüksek olan seçime bir yıldan birazcık fazla bir süre kalması, seçime daha uzun süre var anlamını çıkarmamak gerekiyor. Bunu seçmen de iyi biliyor ama daha iyi bilen iktidar ve muhalefet cepheleri ve liderleri. Yani sabit bir ittifak, daha çok devlet ve millet bekası üzerinde kurulduğu söylenen Cumhur İttifakı ile son yerel seçimde Millet İttifakı adı altında bir araya gelen ideolojik benzemezler veya seçmenleri benzemez olan ittifak. Ortak bir kimine göre“düşman”, kimine göre “rakip”olarak bilinen mevcut Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan. Muhalefet cephesinin a birbirlerine benzedikleri tek konu bu.

2013 Seçimlerini elbette herkes veya her lider ya da her ittifak kazanmak ister. Çünkü kim kazanırsa kazansın tarihe geçecek; zira kim kazanırsa kazansın Türkiye’nin kaderini belirleyecek. Ama hali hazırda amorf olan muhalefet kazanırsa uluslararası karizmatik değere sahip olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı da önemli bir tarihi başarının altına imza atmış olacak. Taraflar bunun da bilincinde elbette…

Tabi seçime bir yıl kadar süre kalmış olsa da ve bu sürenin çok uzun olduğunu ileri sürsek de aslında bu kısa süre iki boyutludur. İktidar için uzun süre… sebebine gelince Erdoğan gibi siyasal mühendisliği çok iyi yapabilen bir lider için kalmış projelerini hayata geçirmek veya son anlara bıraktığı hamlelerin hesabını daha iyi yapabilmek için bu süre uzun ve makuldür.

Muhalefet için ise bu süre çok çok daha uzun anlamına gelebilir. Çünkü muhalefete göre iktidar tam anlamıyla yıpranmış, puan kaybetmiş halkın nezdinde bu nedenle toparlanmadan seçime gidilse iyi olur, yaklaşımına sahiptir. Bu nedenle zaman zaman erken seçim de istediler. Fakat muhalefet açısından tespitler bu yönde olsa bile hala adayını çıkaramamış veya çıkartmakta tereddüt yaşadığı bir durum var ki bu da bu cepheye prestij kaybettirmektedir. İleri-geri çıkışlar ve “Başbakanlık Koltuğuna Talepler” gibi bir adım ileri iki adım geri ile yaşanan politik hamleler aslında seçime doğru gidilen yolda muhalefet için negatif adımlar olarak tarihe geçmektedir.

İttifakların Birbirini Presleme Politikaları

Aslında seçime doğru gidilen yolda iktidar ve muhalefet bileşenleri birbirini “presleme” diğer bir adıyla sıkıştırma ve buradan da rakibinin enerjisini boşa akıtma yönünde hataya zorlamaları seçim psikolojisinin bir parçası olarak okumak gerekir, hatta seçim yaklaştıkça bu adımlar hem daha sıklaşacak hem daha da çoğalacak. Öyleki birbirlerini adeta eritecek hamlelerde bulunmaya çabalayacaklar. Eritmekten kastımız birbirlerinin seçmen kitlesini kendi tarafına çekme gibi politik ataklardır. Bu ataklarda bulunuldukçaseçim atmosferinde siyasetin dili daha da sertleşebilir, tarafların bu çerçevede birbirlerine daha fazla yükleneceklerini tahmin etmek zor da değildir.

Farzı Misal Son olarak yapılan hamlelere bakalım.  Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Saadet Partisi lideriyle görüşmesi abi-kardeş ilişkisinin ötesinde değerlendirilmeli, aslında Sayın Erdoğan’ın siyasi rakibini zayıflatma stratejisinin bir parçası olarak okunabilir. Yine Sayın Kılıçdaroğlu’nun HDP ve tabanına hata bir adım öteye gidilirse Kandil’e verilmek istenen bir mesaj okunabilir ve bunu yaparken Kemal Bey de rakibi Cumhur İttifakını eritmeyi düşünmüş diye değerlendirilebilir.

Bütün bunlar yapılırken siyasetin etik değerlerinden uzaklaşılmaması dikkate değer bir konu. Ne kadar birbirlerini ağır eleştirseler de aslı astarı olmayan söylemlerle milletin karşısına çıkmamaları gerekiyor. Millet olarak aslında kimin gerçekleri gizlediğini de iyi biliyoruz. Amaaaaaa!

Millete de bir hatırlatmada bulunmakta yarar vardır. Körü körüne inanmamak gerekiyor. Her kim olursa olsun söylemler ve siyaset dilini analiz etmekte fayda vardır. Bunu yaparken ülkenin güvenliği devletin bekasını gözeterek yapmak gerekmektedir. Elbette hangi lider bunu daha iyi yapar sorusunu sormak gerekiyor.

2023 seçimlerinin bir başka boyutu da elbette üzerinde dış güçlerin de bir hesabı, açıkça söylemek istemeseler de bir niyetleri olmasıdır, millet olarak bunu da idrak etmekte fayda vardır.

Şunu da ekleyelim, seçimlerin HDP özelinde Kürtler boyutu.  Madem HDP tazyikiyle  bir kısım Kürt oyları kader rolünde, o halde bu Kürtlerin de dikkatli bir hesap yapmaları gerekiyor. Oyları tekil kullanmaktan ziyade, eğer bir bütün olarak Türkiye’de yaşanmak isteniyorsa, yeni politik stratejileri buna göre geliştirmek gerekmektedir. Ama bunu yaparken Kürtlerin özgün durumundan kaynaklanan haklarını da gözetilmesi hatırlatılmalıdır. Rasyonel politik yaklaşımlar doğrultusunda tutumlar geliştirilmeli, oylar Cumhur İttifakı ile diğerleri arasındaki çelişkilere kurban edilmemeli. Hele Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan’gözükaralık’ üzerine geliştirilen duygu yüklü anlamsız politikalara hiç kurban edilmemeli. Siyasette oyların gücü milletin menfaatinde kullanılan müzakere araçlarıdır, düşmanvari hırslar için kullanılamaz.

Saygıyla…