Ortadoğu’da etnik ve mezhepsel bir temel üzerinden yoğunlaşmaya başlayan savaş neredeyse tüm ülkeleri doğrudan veya dolaylı bir şekilde etkisi altına almıştı. Kuşkusuz, sadece devlet olmayı başarmış etnik toplulukları değil, birçok etnik ve dini azınlık da bu çatışmalardan çok güçlü bir şekilde etkilendi hatta Yezidiler büyük katliamalara maruz bırakıldı. Ortadoğu’nun adeta bir cehenneme dönüştüğü o yıllarda, Kürtler her ne kadar kendi aralarında çok güçlü bir ulusal ittifak kurmayı başaramasalar da Irak ve Suriye’ de belli bir statü elde etmişlerdi. Türkiye’ de ise bir çözüm süreci mevcuttu. Kürtlerin talep ettikleri siyasal modellere baktığımızda Irak Kürdistanı, yetkileri daha geniş bir federasyon veya kendi ulus-devletini kurma amacında iken, Türkiye Kürtleri ve Rojava bölgesi, siyasal taleplerini etnik, dini veya topraksal bir oluşumu esas alamayan demokratik özerklik olarak formüle etmişlerdi. İran Kürtlerinde ise genel eğilim demokratik özerklik ve federalizmden yana idi.

Ortadoğu’da yeni siyasal denklerim oluştuğu bir dönemde Yezidi yerleşim birimi olan Şengal için de kantonal bir yapılanma o günlerde sıkça dile getiriliyordu. Yezidilerin Irak genelinde ve Kürtler arasında dinsel bir azınlık olması, 2014 yazında IŞİD tarafından izleri uzun zaman sürecek olan vahşi bir saldırıya uğraması ve hala büyük bir tehdit altında olması bu önerinin dile getirilmesinin sebeplerindendi.

Latince ‘canto’ kelimesinden türeyen Kanton kavramı bir ülke içerisinde etnik, dini veya merkezi devlet ile aynı kimliği paylaşan yerel guruplar ile merkezi devlet arasında görev ve yetki paylaşımını esas alan bir çeşit özerkliktir. Daha geniş anlamı ile federalizm içerisinde de tanımlanabilir. İsviçre, Kanada, Fransa, Lüksemburg veya Bolivya gibi ülkeler birbirinden farklı prensiplere sahip olsalar da kantonal birimlere sahipler. Kantonal modelde belli bir toprak parçası üzerine yerleşen ve etnik, dilsel, dinsel veya kültürel olarak merkezi devletten farklı bir kimlik taşıyan gruplar kendi iç işlerini (trafik, anadil eğitimi, okul, ibadethane, üniversite işleri, emlak, yol bakım, orman işleri ve yerel güvenlik vb.) yürütmede hatırı sayılır bir yetkiye sahipler. Merkezi devlet daha çok dış ilişkiler, ulusal savunma, büyük ekonomik yatırımlar ve vergi toplama ile yetkili olmasından dolayı, bu model ile azınlık grupların egemen gruplar içerisinde kimliksel veya aidiyetsel tüm değerlerini özgürce yaşayabilmeleri öngörülememektedir.