Muhalefet tarafı 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanı ve parlamento seçimlerine ‘tarihi’ diye çeşitli açılardan anlam yüklemektedir. Aslında iktidar tarafı için de tarihi bir anlama sahiptir bu seçimler. Şimdi bu konuda yüklenmek istenen anlamlara bakalım.

İktidar tarafı için 14 Mayıs seçimleri hem 1950’de DP (Demokrat Parti) CHP’nin tek partili iktidarına son vermiş ve Türkiye’de ilk defa muhalefet partisi iktidarı eline almıştı hem de bir anlamda Cumhur Başkanı sayın Erdoğan kendini DP iktidarının siyasi gelenek anlamında devamı olarak saydığı için önem kazanmaktadır. Menderes İktidarı, hatırlanacağı üzere, 1960’ta bir askeri darbeyle devrilince Türkiye’de her 10 yılda bir yapılan askeri darbeler dönemi başlamış oldu. Her fırsatta gücünü milletten aldığını belirtmiş olan Menderes’e benzer bir duruş sergileyen Erdoğan, millettin iradesinden başka bir irade tanımadığını defalarca açıklamıştır. Bu bağlamda Erdoğan, darbeler geleneğine hep karşı çıkmış olduğunu ifade etmiştir.

Hal böyle olunca muhalefet tarafı açısından 14 Mayıs seçimleri, bu kez darbe ile değil, sandık ile “Tek Adam İktidarı” diye itham ettiği Erdoğan iktidarına son verme nedeniyle bu seçimler tarihi olarak nitelendirilmektedir. Muhalefete göre, anketlere de bakılırsa, bunun için gerekli şart ve şans mevcuttur.

Her ne kadar gerekli şartlar ve şanslar mevcut olsa da seçime yaklaşık bir ay kala muhalefet için her şey dolu dizgin gitmiyor. İYİ Parti liderinin masadan çekilme krizi ve ardından tabanında oluşan güven bunalımı ile başlayan istifalar, partinin irtifa kaybetmesine yol açtı. Öyle ki, istifa eden partinin siyasal aktörleri İYİ Partinin baraj altında bulunduğunu bile ifade ettiler. Bu da şu demektir, İYİ Parti yüzde 7’nin altına düşmüştür.

HDP Açısından Da 14 Mayıs Seçimleri Tarihidir

Muhalefet tarafının ana güçlerinden biri olan HDP ise kendi açısından bu seçimlere tarihi bir göndermede bulunmaktadır. Fakat HDP kurmaylarının açıklamalarından önce, CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı kesinleşince PKK kurmaylarından Besê Hozat’tan (Tunceli doğımlı Hülya Oran) hem adaya destek açıklaması geldi hem de bu seçimlere yüklenen tarihi değer açıklaması geldi. Sonra başta Sırrı Sakık olmak üzere diğer kurmaylardan açıklamalar peş peşe geldi. Sabri Ok, Remzi Kartal, Feleknaz Uca gibi şahsiyetlerden Kılıçdaroğlu’na hem destek hem de yüz yıllık cumhuriyetle hesaplaşma açıklamaları birbirini adeta kovaladı.

Son olarak bir açıklama da HDP'li Sait Dede’den geldi. HDP Hakkari Milletvekili Said Dede yaptığı konuşmada, 14 Mayıs seçimlerini işaret etti, hesap soracaklarını söyledi.

"14 Mayıs, seçim günü değil, hesap sorma günüdür. Bizler, gasp edilen iradelerimizin, kayyumun hesabını soracağız. Barışın yolu İmralı'dır, Sayın Öcalan bir irade koydu ortaya, bu tecrit derhal ortadan kaldırılmalı."

Sait Dede’nin açıklamaları kişisel talep midir, yoksa HDP’yi de kurumsal olarak bağlayan bir anlama sahip midir? HDP, daha önce Sırrı Sakık’ın açıklamalarının bağlayıcı olmadığını ifade etmişti. Bakalım, Sait Dede’nin açıklamalarını HDP nasıl değerlendirecek?

Net Olmayan Ne?

14 Mayıs seçimleri konusunda gerek PKK tarafı gerekse HDP tarafı nettir. Yapılan açıklamalar bunu göstermektedir. Ancak net olmayan bir durum var. O da şu:

Destek verecekleri muhalefet ve Millet İttifakının adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu ile bütün bunları konuştular mı? iktidar tarafının bütün -tabiri caizse- bastırmalarına rağmen bu konuda bir açıklama yapılmadı. İktidar baskısı altında açıklama yapmamalarını normal değerlendirebiliriz ama her fırsatta açık ve şeffaf siyaset diyen HDP, Kürtlere bir açıklama yapma gibi bir borçları vardır. Madem, “Kürtlerin, iktidara oy verme gibi bir hakları yok” diyeceksiniz o zaman Kürtlerin oylarına karşılık Kılıçdaroğlu neler vadediyor, Kürtlerin de bunu bilmeye hakları var. Sadece parlamenter sisteme geçeceğini ifade ettiği için mi Kemal Bey’e oy verecek Kürtler? Bizce bu yeterli bir sebep değildir.

Kürtlere hangi siyasi haklar verilecek, bu soru şeffaf ve açık siyasetin gereği açıklanmalıdır. HDP eş başkanları, medyaya yaptıkları açıklamada, Kılıçdaroğlu’ndan her hangi bir talepte bulunmadıklarını açıkladılar. Madem talepsiz bir siyaset yapılıyor, o zaman Kürtlerin oylarına ipotek konulmasın!

Bize göre, Kürt tarafı adına siyaset yapanlar, vakit geçmeden muhalefet adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bekledikleri siyasal taleplerini açıklamalıdır. Eskiden bir dizi talepler sıralanır ve kamuoyu ile paylaşılırdı, ne oldu da bu kez talepler gizleniyor? Örneğin, Sırrı Sakık, bir açıklama yaptı, HDP genel merkezi bir açıklama yaparak, bunun partiyi bağlamadığını söyledi. Ürktükleri, çekindikleri bir durum mu var acaba? HDP ve öncellerinin bu güne kadar izledikleri siyasi hatta korku unsurunu, kaygı durumunu hiçbir zaman gözlemlemedik. Ama nedense her şeyi seçim sonrasına bırakmak gibi bir siyasi eğilim var ki  bu doğru bir siyaset tarzı değildir. Seçim sonrasında Kılıçdaroğlu, ağız değiştirirse ne yapacaksınız?

Bu ketum durum devam ederse, şu sonuç ortaya çıkar: Millete açıklama yapmamakla hem Kılıçdaroğlu hem HDP tarihi bir sorumluluktan kaçmış oluyorlar, demektir.

Saygıyla…