“Kara bahtım, kem talihim taşa bassam iz olur, Başım bir Erciyes Dağı, yaz günleri kış olur,”
Biz 2025’e neyledik, aldı bizden Edip Akbayram’ı, Volkan Konak’ı, Yavuz Top’u, Kahtalı Mıçe’yi yetmedi Sırrı Süreyya Önderi.
Bizleri heder eyledi.
Artık Agustos’ta su balta kesmez buz olsa ne yazar…
Sazlar öksüz, sözler öksüz kaldı.
Tiyatro öksüz, siyah beyaz çeken fotoğraf makinaları öksüz kaldı.
Hepsi bir yana bizi öksüz kaldık.
Mapuslar bile razı değillerdir onların yokluğuna. Bir daaha nereden bulacaklar böylesi insanları.
Nereden bulacaklar o güzel sesleri, “Hasım değil, hısım olalım.” diyen O barış güvercinini.
Gittin, yolun açık olsun. Hiç üzülme kardeşim, çok şey öğrettin bize; güler yüzünle, nüktedanlığınla, Halklara olan sevginle, barışa olan sevdanla, çok büyük katkınla…
Yazımın sonuna;
Pervin Buldan’ın; gerçek bir dost Merhum Sırrı Süreyya Önder’e hitabını bırakıyorum:
“Çok yaralısın biliyorum. Kalbin yaralı, yüreğin yaralı, beynin, bedenin yaralı. 15 Nisan akşamı geçirdiğin kalp krizi değil seni yaralayan, bunu da biliyorum. En son 7 ay önce bir daha, yeniden barışa çıkan yola girdiğimiz zaman başladı ağrıların. ‘Bir Türk, Kürdün barışını sağlayamaz’ diyenlere inat ‘Aman Başkanım geri dönüş yok’ dedin. Oysa aslında sen Türk, ben de Kürt’tüm... Sen yüreğinin içine barışı yerleştirmiştin. Türk’ü, Kürt’ü, Ermeni’yi, Alevi’yi, Lazı, Çerkez’i, kadınları, çocukları koymuştun yüreğinin tam ortasına. 85 milyonu yerleştirmiştin. Oysa ne fark ederdi ki gönlünü, ömrünü barışa adayanın Türk ya da Kürt olması. Ben daraldığımda ‘Rahat ol Başkanım ben hallederim’ diyordun… Şimdi ben senin yükünü omuzlarıma aldım. Barışa giden yola birlikte baş koyduk. Bu yolda beni, bizi yalnız bırakmayacağını, gerçekleşecek olan barış, senin güzel yüreğine merhem olacak, umuyordum.”
Ölüm gözün kör olsun.
Ve bir de Can Dost Sırrı Süreyya Önder’in dünya iyisi kızı Ceren’in babasına yazdığı mektubun girişini yazıma ekliyorum.
“Gelen herkese çok teşekkür ederim. Ben ne zaman bir şey yapsam babamı arayıp ona sesli okurdum. Ona geçen hafta mektup yazdım. Şimdi O’na sesli okuyorum.”
Sevgili okuyucularım; mektubun tümünü internetten bulum lütfen okuyun.
Özür diliyorum hem gazetemde bana ayrılan yer darlığı ve hem de yüreğim dayanmadığı için mektubun tümünü yayınlayamıyorum.
&
Bir söz de benden
Tek sevindiğim şey; bir tane mezarın yok, on milyonların kalbine gömüldün Sırrı kardeşim.
&
Kulağa hoş gelen sözler
Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şey barıştır.
&
Kirveme öğütler
Kirvem, rüzgâr ne kadar sert eserse essin, kayadan alıp götüreceği tozdur...
&
Ve yazıma Sevgili Sırrı Süreyya Önder’in çok sevdiği türkünün sözlerini alıntılayarak bitiriyorum.
Allı turnam, ne gezersin havada
Allı turnam, ne gezersin havada
Devrildi arabam, kaldım burada
Gülüm gülüm, kırıldı kolum
Tutmuyor elim, turnalar hey
Ne onmadık kulumuşsum dünyada
Ne onmadık kulumuşsum dünyada
Akşam oldu, allı turnam, dön geri
Gülüm gülüm, kırıldı kolum
Tutmuyor elim, turnalar hey
Ah gülüm gülüm, yâr gülüm gülüm
Kız gülüm gülüm, turnalar hey
Allı turnam, bizim ele varırsan
Allı turnam, bizim ele varırsan
Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle
Gülüm gülüm, kırıldı kolum
Tutmuyor elim, turnalar hey
Ah gülüm gülüm, yâr gülüm gülüm
Kız gülüm gülüm, turnalar hey
Yâr bizi sual eden olursa
Yâr bizi sual eden olursa
Boynu bükük, benzi soluk var, söyle
Gülüm gülüm, kırıldı kolum
Tutmuyor elim, turnalar hey
Ah gülüm gülüm, yâr gülüm gülüm
Kız gülüm gülüm, turnalar hey
&
Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;
Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.
Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.
Dostça kalın.