Ekonomi yangın yeri, özellikle son yıllarda ekonomi yönetimi ve ekonomi ile ilgili tercihler bu kadar başarısızlık ancak istenerek “başarılabilirdi” dedirtecek cinsten. Vatandaş maalesef temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanıyor. Tespitlerimi sıralamaya başlayayım.
Nakit sirkülasyonun olmadığı bir piyasanın mutlu olması beklenemez. Ekonomi biraz da psikolojik bir şey olduğu için özellikle bu süreçte nakidin piyasada dönmesini sağlamak yerine en küçük finansal işlemlerin bile piyasa dışına itilmesi yani banka ve finans kuruluşları aracılığıyla yapılmasının zorunlu kılınması çok yanlış bir tercih.
Ekonominin iyiye gidebilmesi için üretim ve ülke piyasasına yerli/yabancı yatırım yapılması şart. Yatırımcı yatırım yaparken tabiri caizse güvenli liman arar. Mevcut durumda yatırım yapılmasını beklemek fazla hayalcilik olur.
Tüketime ve kesilen cezalara dayalı ekonomi modelinden dönülmesi gerektiği kanaatindeyim. Vatandaşına kestiği cezalarla ekonomisi düzelten bir ülke örneği tarihte yok. Ekonomik büyüme için her yol mubah yanlış bir anlayıştır.
Yatırım Teşvik Belgesi sahibi sanayi işletmelerinin Asgari Kurumlar Vergisi uygulaması ile ödeyecekleri vergileri artırmak zor durumda olan yatırımcıyı içinden çıkılması daha zor bir duruma itiyor. Yatırımcıyı destekleyecek politikaların üretilmesi gerekmektedir.
Üç tarafı denizlerle çevrili, dört mevsim ayrı güzel olan, tarım ve hayvancılık açısından oldukça elverişli ülkemizde bu potansiyeller yeterince kullanılmıyor. Sebebi de üretim girdi maliyetlerinin yüksekliği ve arzulanan kâr marjlarına ulaşılamamasıdır. Çoğu zaman üretici sezonu zararla kapatıyor. Haliyle üretim olmayınca birçok tarımsal ve hayvansal ürünü ithal etmek zorunda kalıyoruz. Kendi kendine yetebilen hatta fazlasını ihraç eden bir üretim ülkesi iken yanlış politikalarla en temel ürünler arasında sayılan bulgur, şeker pancarı gibi ürünleri, Rusya ile savaş halinde olan Ukrayna’dan ithal etmekteyiz. Bu sadece bir örnek.
Üretime dayalı ekonomi, ekonominin yatırımcı için cazip hale gelmesini sağlama, piyasaya çeşitli kredi, hibe gibi desteklerin verilmesi, bazı gider kalemlerinin hazine tarafından sübvanse edilmesi çok kıymetli ama her şeyin çözümü değil. Ülke olarak bir iç barışa ve uzlaşıya ihtiyaç var, böyle olduğu takdirde vatandaş psikolojik olarak rahatlar, üretim artar ve yerli/yabancı sermaye sahibi kişi ve gruplar ülke ekonomisine yatırım yapar.
Büyüme, başlı başına bir amaç değildir; yaşam standartlarını ve kalitesi arttırmak üzerine eğilmeliyiz.” (Joseph Stiglitz)