Barış endişesini derin duygularla yaşadığımızın farkındayım.

Unutmayın ki; devletler arasındaki savaş bile barıştan daha kolaydır.

Unutmayın ki; on binlerce cana mal olan, kuşakları korkuyla büyüten ve toplumu sessiz bir travmanın içine hapseden düzen nihayet tarihe karışıyor.

PKK’nin fesih kararının; Suriye, Irak, İran ve Avrupa’daki uzantılarının da sürece entegre olup olmayacağı belirsizliğinin ivedilikle takip ettiğinizi farkındayım.

Unutmayın ki; PKK'nin aldığı fesih kararı ve silahlı mücadelesini sonlandıracağı yönündeki açıklamalar, Türkiye tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir dönüm noktasına işaret edecektir.

Bu süreç ivedilikle takip edilirken barış sürecinin kesinliği Türkiye’ye siyasi, ekonomik, kültürel anlamda bir ivme kazandıracak.

Barış Anneleri ve Diyarbakır Anneleri evlatlarına kavuşacak.

Daha fazla şehitlerimiz olmayacak.

Anneler evlatlarını korkuyla asker ocaklarına göndermeyecek.

O yüzden izin verin barış konuşalım.

Yıllardır bu topraklarda birbirini tanımadan düşmanlaşan insanlar artık aynı masada ortak bir gelecek hayal edebilmeli.

Bu süreç sadece Kürtlerin barışı değil,

Bu ülkenin doğusuyla batısı, kuzeyiyle güneyi, Türk’üyle Kürt’ü, Sünni’siyle Alevi’sidir.

Devletin kararlı ve stratejik tutumu kadar, toplumun da vicdani bir bilinçle hareket etmesi hayati önem taşıyor. Çünkü bu süreçte provokasyonlar, sabote girişimleri ve geçmişin yaralarını yeniden kanatmak isteyen odaklar da olacaktır.

Barışı korumak, barışa ulaşmaktan daha çetin bir mücadeledir. Bu yüzden sadece devlete değil, her yurttaşa da görev düşmektedir.

Evet, bu yol kolay değil. Evet, hâlâ birçok belirsizlik var. Ancak ilk adım atılmışsa, artık dönmek değil, yürümek gerekir.

Çünkü bu yolun sonunda kan değil umut, korku değil özgürlük, nefret değil kardeşlik var.

Yıllar boyunca barışı savunmak “zayıflık” olarak görüldü. Oysa artık biliyoruz ki, barışı savunmak cesaretin ta kendisidir.

Kürt meselesi dahil olmak üzere tüm kimlik tartışmalarının demokratik ve hukuki zeminlerde ele alınabileceği bir Türkiye, sadece barışçıl değil, güçlü bir Türkiye olacaktır. Yatırımcının güven duyduğu, gençlerin gelecek kurabildiği, annelerin ağlamadığı bir ülke düşünün.

O yüzden izin verin, barışı konuşalım.