Geçen hafta milli takım doğuda iki hazırlık maçı yaptı ve ikisinden de galip geldi. Önce Diyarbakır’da sonra Gaziantep’te hazırlık maçları ve yaptı ve her iki maçı da 2-1’lik skorla alarak bundan sonraki uluslararası müsabakalar için hazır olduğunu gösterdi millilerimiz.  Türkiye-İskoçya arasındaki özel maç Diyarbakır’ın yeni stadında oynandı. Maçın ambiyansı için günler öncesinde, medyaya yansıyan açıklamalara göre, teknik bütün hazırlıklar yapıldı. Milli maçın Diyarbakır’da oynanacak olması Diyarbakır başta olmak üzere güneydoğunun genelinde heyecana yol açtı. Tabi günler öncesi bu maçın hazırlıkları yapıldı.

Kürt Sorunun neredeyse merkezlerinden biri ve Kürt siyasetinin kalbinin burada atılması veya nabzının tutulmasında bir yer olması münasebetiyle Diyarbakır’da özel bir milli maçın oynanması elbette sadece spor açısından değerlendirilemez. Sporun sosyal bir olgu olması itibarıyla bölgede gelişim gösterebilmesi için çabaların yoğunlaştırılması önemlidir. Bunun yanında bölgenin ‘hassas’ olması, özellikle siyasal açıdan ‘kırılgan’ bir yapı arzetmesi münasebetiyle de, milli maçın Diyarbakır’a alınması sportif amaçların yanında siyasi amaçlarının da olduğu, bununla bağlantılı olarak farklı sonuçlarının da olacağı açıktır. Bir spor ve futbol sever olarak naçizane bizim açımızdan iyi olmuştur milli maçın Diyarbakır ve Gaziantep gibi şehirlerde oynatılması. 

Açık bir ifadeyle milli maçların doğuya alınması fikri isabetli olmuş, bizim için memnuniyete vesile olmuştur, her ne kadar maçı statlarda izlemediysek de.

İskoç taraftarlarının geleneksel kıyafetleriyle doğuya gelmeleri, halkla etkileşimi hayata renk vermiştir.

Maçlarla ilgili haberler ve yorum yazıları her iki güzide şehrimizin basınında yer almış, hem maçların doğuda oynatılması fikri  neredeyse genel kabul görmüştür.

Milli oyuncularımız için de maçların doğuda oynatılması farklı bir deneyim olmuştur. Maçlara büyük bir teveccüh gösteren halk Tribünleri doldurdu, diyebiliriz. Müthiş bir destek anlamına gelen tribünlerin dolu olması adeta milli oyuncularımızı kamçılamıştır. Galibiyete bu anlamda taraftar net bir şekilde tesir etmiştir, demek mümkün. Diyarbakır’da oynanan maç için şunu diyebiliriz ki, Amedspor’un uzun zamandır başına gelen sportif olmayan yaklaşımlarını hesaba kattığımızda bölge insanının maçta ortaya koyduğu destek ve sportif duruş herkes için ders niteliğinde olmuştur.

Ünlü tarihçi Arnold ToynbeeTürkiye-Bir Milletin Yeniden Doğuşu adlı eserinde, Kurtuluşu Savaşı’nın Anadolu’nun en ucunda başladığına dikkat çeker ve Mustafa Kemal’in başarısının temelinde ‘doğu’nun yer aldığının notunu düşer. Dileriz ve ümit ederiz millilerimiz doğuda oynanan bu maçlardan sonra başarılı bir sürece girer ve milletlerarası maçlarda doğunun mayasıyla sportif bir ruh ile mücadele eder.

Uyutmak İçin Maçlar Doğuya Alınmadı

Bazı çevreler, maçların doğuya alınması ‘uyutma’ veya ‘sporla ıslah etme’ gibi amaçlarla yapılmış olabilir. Uyutma derken İspanyol diktatör Franko akla gelmektedir. İspanyol Diktatör General Franco'nun “Bana yüz bin kişilik bir uyku tulumu yapın.” buyruğundan sonra Real Madrid’in ünlü stadı Bernabeu’nunyapıldığı söylenir. Milli maçların doğu alınması fikrini buna dayandırmak doğru değildir.

Son yıllarda millik ve yerlilik politikasının uygulandığı ve bunun Türkiye’nin Bekası ile ilgili olduğu söylenmektedir. Hal böyle olunca Milli Spor anlayışı kapsamında milli maçların oynatıldığı söylenebilir. Amaç sporla kaynaşmak, dayanışmak ve yeni yetenekli sporcuların ortaya çıkarmasını sağlamaktır.

Son yıllarda Kürt siyasetçileri de kendilerine bir ‘Türkiyelilik’ veya Türkiyeli olma şeklinde bir siyasi rota çizme çabaları içerisinde oldukları görülür. Maçların doğuya alınması daha doğrusu sporun doğuda geliştirilmesi çabalarını Türkiyelilik kapsamında değerlendirilebilir ve bu çerçevede yaklaşıldığı zaman Franko’nun‘uyku tulumu’ fikri havada kalmaktadır. Zaten kitle eski bir kitle değildir; herkes belli oranda bir bilince sahiptir.

Sporun yanı sıra kültür ve sanat faaliyetlerini doğuda daha da yaygınlaştırmak gerekiyor. Milletin hayat damarları kültür, sanat ve spor faaliyetleridir elbette. Yapılacak olan çalışmalarla bu alanlarda yetenekli gençlerimizin keşfi söz konusu olacaktır. Bu gençler elbette ülkelerine ve ailelerine katkıları gerçekleşecek. Ama bundan daha önemli bir nokta var ki, o da şudur:

Hali hazırda toplumumuzun kültür-sanat ve sportif özellikleri zayıf kaldığı için uğraş alanı sadece kuru bir siyasettir. Kuruluk bir noktadan sonra toplumu ideolojik bir aşamaya taşımaktadır. Bunun sonucunda ise toplumsal gerilim ve hoşgörüsüzlük başlar. Kültür-sanat ve sportif özellikleri gelişmiş bir toplum sosyal anlamda daha olgun olduğu gibi siyaseti de daha bilinçli ve daha tutarlı yapar. Toplumun sorgulayıcı özelliği bu noktada başlar.

Daha sorgulayıcı bir toplum…

Saygıyla…