Günümüzde artık toplumun nabzı meydanlarda değil, ekranlarda atıyor.
Kalabalıkların suskunlaştığı, bireylerin ise dijitalde megafonla konuştuğu bir çağdayız.
Sosyal medya, yalnızca bir iletişim aracı olmaktan çıkıp, gerçekliği algılayış biçimimizi şekillendiren güçlü bir aynaya dönüştü.
Ama bu ayna, her zaman gerçeği yansıtmıyor.
Gerçeği yansıtmıyor derken bilgi kirliliği konusuna dikkat çekmek isterim.
Özellikle kritik karar alım süreçlerinden sonra medyaya nasıl yansıtılacağı önemli bir husustur.
Bu durum sosyal medya için kriz anı yönetimidir.
Kriz anlarında sosyal medya, sadece bir haberleşme kanalı değil, aynı zamanda bir savaş alanına dönüşür.
Bilgiyle yalanın, duyarlılıkla provokasyonun iç içe geçtiği bu alanda kimin sesi daha yüksekse, algıyı o şekillendirir.
Bu nedenle dijital kalabalıkların yönlendirilmesi, günümüz iletişim stratejilerinin en can alıcı başlıklarından biridir.
Kurumsal ya da kamusal alanda alınan her karar, artık sadece içerik olarak değil, sunum biçimiyle de değerlendirilir.
Zira kamuoyunun zihninde oluşacak ilk izlenim, çoğu zaman gerçeğin önüne geçebilir. Algı, gerçekliğin önünde yürüyorsa, bu durum yönetenler için hem bir avantaj hem de büyük bir risktir.
Tam da bu noktada dijital okuryazarlık hayati bir mesele haline geliyor.
Çünkü sosyal medya kullanıcıları, yalnızca içerik tüketicisi değil, aynı zamanda içerik üreticisi konumunda.
Bu da yanlış bilginin saniyeler içinde yayılmasına ve toplumun nabzının manipüle edilmesine zemin hazırlıyor.
Sosyal medya platformlarının algoritmaları, bireyleri farklı yankı odalarına sıkıştırıyor. Herkes kendi hakikatini daha da güçlendirirken, karşıt fikirler neredeyse görünmez hale geliyor.
Oysa dijital kalabalıkların içinde sağduyulu bir dengeye ulaşmak, ancak eleştirel düşünme becerileriyle mümkün olabilir.
Bu çağda suskun kalmak da bir tercihtir elbette. Fakat unutulmamalıdır ki dijital sessizlik de bazen bir duruş, bazen de bir suç ortaklığı olabilir. Çünkü dijital ortamda görünür olmak, yalnızca kendini ifade etmek değil; aynı zamanda hakikatin peşinden gitmeyi de gerektirir.