Geçtiğimiz günlerde Kayapınar’daki 3. Sanayi Sitesi’nin önünde yaşanan görüntü, bu şehrin sokaklarına sinmiş en acı gerçeği bir kez daha yüzümüze çarptı.

Henüz 12 yaşında bir çocuk…

Çıplak ayaklarıyla, elinde çakmak gazı tüpleri ve pet şişe, baygın halde kaldırımda yatıyor.

Yanında etrafa saçılmış ilaç kutuları…

İnsanların gelip geçtiği bir kaldırımda, şehrin göbeğinde, medeniyetin ortasında…

Bir çocuğun hayattan koparılmış bedeniyle karşı karşıya kaldık.

Adı Ferit. Daha çocuk yaşında bir mülteci.

Kendisine uzanan ellerden ürken, korkuyla kaçmaya çalışan ama gidecek hiçbir yeri olmayan bir evlat.

Gazetemiz editörlerinden Mehmet Türk abimin objektifine yansıyan Ferit’in hikâyesi sadece bir çocuğun dramı değil; Diyarbakır’ın, hatta Türkiye’nin sessiz çığlığıdır.

Çünkü bu yalnızca Ferit’in meselesi değil, her gün biraz daha büyüyen bir toplumsal felaketin, uyuşturucu ve madde bağımlılığının karanlık yüzüdür.

Madde bağımlılığı Diyarbakır’da artık gizlenemez, halının altına süpürülemez hale gelmiştir.

Bugün sokakta gördüğümüz o baygın çocuk, aslında geleceğimizin simgesidir.

Bizim yarınlarımız, bizim umutlarımız, bizim çocuklarımızdır onlar.

Herkesin gözü önünde eriyip giden bir kuşağa seyirci kalıyoruz.

Okullarında, mahallelerinde, park köşelerinde bu zehir onları sessizce öldürüyor.

Ferit’in çıplak ayakları aslında bize çok şey söylüyor: “Ben sahipsizim, korunaksızım, yalnızım.”

O pet şişenin içinde sıkıştırılmış bali, çocukların elinde bir oyuncak değil, onların hayatını karartan bir zincirdir.

Ve biz, toplum olarak, devlet olarak, aileler olarak bu zinciri kıramadıkça her gün bir Ferit daha kaldırımda baygın yatmaya devam edecek.

Elbette bu mesele sadece polisiye tedbirlerle çözülecek bir mesele değil.

Madde bağımlılığı; yoksulluğun, çaresizliğin, göçün, umutsuzluğun bir sonucudur.

Bugün Diyarbakır’ın varoşlarında, işsizliğin pençesinde büyüyen gençler, birer birer bu bataklığa çekiliyor.

Aileler, çocuklarını sokak köşelerinde kaybediyor.

Okullar, onların hayata tutunacak tek dalları olması gerekirken, bu çocukların çoğu ya okulu terk etmiş ya da okulda bile çaresizlik içinde kaybolmuş durumda.

Bir kuşak gözlerimizin önünde zehirleniyor.

Bu yalnızca bir sağlık sorunu değil; bu, toplumsal bir yıkımdır.

Eğer bugün harekete geçmezsek, yarın bu şehir sadece uyuşturucu satıcılarının değil, bağımlı hale gelmiş binlerce gencin elinde kayıp gidecek.

Peki çözüm nerede?

Devletin, yerel yönetimlerin, sivil toplumun ve en önemlisi toplumun tüm kesimlerinin seferberlik ilan etmesi gerekiyor.

Öncelikle çocukları bu bataklığa sürükleyen nedenlerle yüzleşmeliyiz: Yoksulluk, işsizlik, göç ve eğitimsizlik.

Tedavi merkezleri yetersiz, sosyal destek mekanizmaları yok denecek kadar az, rehabilitasyon çalışmaları ise göstermelik.

Diyarbakır’ın her mahallesinde gençlerin sığınabileceği kültür merkezlerine, spor alanlarına, sanat atölyelerine ihtiyacı var.

Çocukları sokaktan çekip hayata bağlayacak projeler geliştirilmedikçe, uyuşturucu çeteleri onların tek adresi olmaya devam edecek.

Olay yerinde esnafların çocuğu uyandırmak için gösterdiği çaba takdire şayandı.

Ama unutmayalım: Ferit’in gözlerini açmasıyla bitmedi o hikâye.

Asıl mesele, o gözlerin hayata umutla bakmasını sağlamaktır.

Ferit, sadece kolluk kuvvetlerine teslim edilerek kurtarılamaz.

Onun gibi binlerce çocuğa el uzatmak, onlara güvenli bir yaşam alanı sağlamak zorundayız.

Bugün “Ferit kurtuldu” diyerek içimizi rahatlatırsak, yarın aynı kaldırımda bir başka çocuğun baygın bedenine şahit oluruz.

İşte o zaman, bu şehrin vicdanı artık tamamen kaybolmuş demektir.

Uyuşturucuya kurban edilen her çocuk, aslında bu toplumun ortak kaybıdır.

Diyarbakır’ın sokaklarında baygın yatan Ferit, bizim geleceğimizdir. Onu kurtarmak, hepimizin görevidir.

Bugün bu soruna eğilmezsek, yarın çok daha büyük bir toplumsal çöküşle yüz yüze kalacağız.

Geç olmadan, bir kuşağı kaybetmeden, çocuklarımızı bu bataklıktan çekip çıkarmak zorundayız.

Çünkü hiçbir şehir, hiçbir toplum, çocuklarını sokakta uyuşturucu maddelerine, balilere ve çakmak gazına teslim etmiş halde ayakta kalamaz.