Diyarbakır, pek çok gezginin ya da yerli halkın, geçmişle modernitenin iç içe geçtiği bir şehir olarak akıllarda kalır.

Ancak son yıllarda dikkat çeken bir başka dönüşüm var: Şehirdeki bazı mekanlar, o kadar lüks bir biçimde dizayn ediliyor, o kadar yüksek kaliteyle donatılıyor ki, bu lüks, adeta bir ritüel halini alıyor.

Yani Diyarbakır, sadece geleneksel bir şehir olmanın ötesinde, dünya çapında tanınan bir ‘lüks yaşam’ deneyiminin de adresi oluyor.

Böyle bir dönüşümün en dikkat çeken özelliği, bu lüksün sadece estetikte değil, kullanılan eşyaların her bir detayında ve fiyat politikalarında kendini göstermesi.

Her bir mekan, sanki bir sanat galerisi gibi, lüksün her noktasını bünyesinde barındırıyor. Ama bu lüks, sıradan bir gösterişten çok, bir yaşam biçimi ve bir kültürel ritüel halini alıyor.

Birçok şehirde gezdim, sayısız mekan gördüm, ancak Diyarbakır’daki yeni nesil mekanlarda gördüğüm lüks, başka hiçbir yerde karşıma çıkmadı.

Hem tasarım hem de kullanılan eşyalar, bir şehrin yüksek sosyo-kültürel standartlarını yansıtmanın ötesine geçiyor, tam anlamıyla bir yaşam biçimi sunuyor.

Modern bir kafeye girdiğinizde, önce duvarlardaki özgün sanat eserlerine bakıyorsunuz; her bir tablo, bir yerel sanatçının elinden çıkmış.

Koltuklar, avizeler, masalar...

Her biri özenle seçilmiş ve kaliteye öyle bir dikkat edilmiş ki, mekanın tamamı size ‘burada olmalısınız’ diyor.

Bazen bir masada otururken, sadece kahvenizi içmekle kalmazsınız, mekanda kullanılan porselenin her bir detayına hayran kalırsınız.

Ya da masadaki her bir çiçek aranjmanı, doğal güzelliğiyle sizi başka bir dünyaya taşır.

Hedef, sadece bir şeyler içmek ya da yemek yemek değil; her adımda, her yudumda o mekanın ruhunu, havasını ve lüksünü yaşamak.

Bu detayları yazarken değinmek istediğim başka bir detay daha var.

O da lüksün yansıdığı fiyatlar.

Yani lüksün bir bedeli var.

Birçok insan lüksü sadece estetikle ve tasarımla ilişkilendirir, ancak Diyarbakır’daki mekanlar bu algıyı da kırıyor.

Evet, şehrin yeni nesil mekanları kalite ve tasarımla baştan aşağı donatılmış, ancak bu mekanlarda lüksün bir diğer önemli unsuru da, ödenecek bedel.

Fiyatlar, evet oldukça yüksek, ancak bu, sadece bir maliyetin karşılığı değil, şehrin sunduğu deneyimin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

Bu durum sadece tüketim değil, bir tür kimlik inşası.

Diyarbakır, artık sadece geleneksel yemeklerin, tarihi yerlerin ya da özgün kültürlerin şehri değil, aynı zamanda bir lüks yaşam deneyiminin de adresi.