Son günlerde halk olarak belimizi büken ve cebimizi direk olarak etkileyen stokçuluk piyasada artan fiyatların başlıca sebebi olmuştur. Stokçuluğun ortaya çıkması ise dünya piyasalarını da etkileyen döviz ve altın fiyatlarının yükselmesi ile yakından bağlantılıdır. Ekonomide yaşanan bu gelişmeler ise iktidarı olumsuz yönde etkilediği bir gerçek. Hal böyle olunca başta cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan olmak üzere iktidarın ekonomi kurmayları faaliyete geçti, çare arayışlarına girdi hatta müdahalelerde bulundu.  Bu faaliyete geçiş olumlu şüphesiz ama daha erken olmalıydı, biraz geç kalındı diyebiliriz.

Döviz ve altın fiyatlarının yükseldiğini görenler bunu fırsat bilerek halkı doğrudan etkileyen stokçuluğa başladılar. Bunu somut olarak marketlerde satılan ürünlerin fiyatlarında görmeye başladık. Bir ara mutfağımızın temel gıdalarından şeker “yok” oldu. Birkaç gün sonra yağ “yok” oldu. Halk hemen bunun sebebini sormaya başladı: Neler Oluyor? Ne olacak bizim halimiz diye?

Stokçuluk Eskilere Dayanır

Bunu görünce biz, 1978-79’larda tüp ve gaz kuyruklarını anımsadık. O yıllarda          yani 5 Ocak 1978 - 12 Kasım 1979 dönemde Bülent Ecevit başbakandır, cumhurbaşkanı ise Fahri Korutürk’tür. Bu dönem halkın tüp ve gazyağı için oluşturduğu uzun kuyruklarla ünlüdür. Bu yıllarda ortaokul 1.ci sınıftayız, yani şu anki söylemle 6.sınıftayız. Halk mutfak için tüp ve aydınlatma için gaz yağı sıkıntısını yaşamaktaydı. Kızıltepe köylerinin yüzde 90’ında elektrik yoktur. Naçizane olarak elektrikle Derik’te orta 1’e başladığım 1979-80 yılında tanıştım. Ülkenin yarısından fazlası sıkıyönetim ile yönetiliyordu. Sıkıntıların çokça yaşandığı dönemdi hem ekonomik hem siyasi olarak.

Neyse…12 Eylül 1980’de Askeri Darbe gerçekleştirildi. Sıkıntıların başlıca sebebi görülen anarşi ve terör denen belalar makasla kesilircesine kesildi ancak ekonomik sıkıntılar dur durak bilmedi. Hala tüp ve gaz başta olmak üzere şeker ve yağ gibi temel gıdalarda sıkıntılar devam ediyordu. Günlerden bir gün köydeki evimizin tüpü bitmiş, babam da oğlum Kızıltepe’de diye boş tüpü dolmuşa vermişti. ‘Tüp gelince oğlum değiştirecek’ diye bu göreve tevdi edilmiştim. Köyden gelene kadar tüp olsun, gaz olsun bitiyordu veya stoklanıyordu. Mehmetçik İlk Öğretim Okuluna yakın bir yerde tüp satılan bir yer vardı. Oraya yakın bir yerde kalıyordum. Bir gün ‘tüp geldi’ söylentisi yayıldı. Evet doğruydu, sırtına boş tüpünü alan sıraya giriyor. Ben de girdim bu kuyruğa. Kuyruk uzadıkça uzadı. Sıra için münakaşalar oluyor vs… akşama doğru ‘tüp bitti’ dendi. Yaww ne çabuk bitti tüpler diye homurdanmalar başladı. Sonradan anlaşıldı ki tüp bitmemiş, stoklama yapılmıştı. İki üçü gün sonra el altında tüpler satılmaya başlandı ama yüksek fiyatlarla. Bu satış biçimine o dönem ‘Karaborsa’ deniyordu.

Şimdi Karaborsa Yok ama…

Şimdi yaşananlar el altında satışalar değil, karaborsa da değil ama deyim yerindeyse her şey fahiş fiyatlarla satılmaktadır ne yazık ki! Hükümetin başı olarak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı etkiliyor şüphesiz, bu durum kendilerini üzüyor, Moralını bozuyor halkın yaşadıkları ama bu durum onu çare üretmeye, bir çıkışa zorluyor.

Öte yandan bir kanat at da şu: Tüm bu yaşananlar emperyal güçlerin milletimize reva gördüğü büyük bir oyunun parçası veya bu oyunun en ileri adımlarından bir tanesi. Bu millet bu ülke bu sıkıntıların altından kalkabilecek güçte, yeter ki, akıllı ve adaletli yönetme basiretini kaybetmesin hükümet.

Tabi ki sıkıntıları fırsatçılığa çeviren ve emperyal oyunların ülkemizdeki temsilcileri olan kesimle mutlaka mücadele edilmelidir. Hükümet vatandaşın cebini bu “karaborsavari” anlayışa karşı koruyacak ekonomik tedbirleri geliştirmeli ve onları hayata geçirmelidir. Yapılanlara karşı cesaretli bir tutum ortaya konulursa başarılı bir yönetim sağlanmış olur, bu da halkı memnun eder elbette. Öte yandan halkın bir kesiminde şöyle bir kanı da var ki, iktidar içinde bireysel çıkar peşinde olanlar da var. Bu konuda hatta cumhurbaşkanına yanlış bilgiler de veriliyor diye sessizce bir söylem de var.

Bu yaşananlar bir ekonomik anarşi ve halk, kendisine yaşatılan bu “Ekonomik Anarşi”nin aslında farkında. Bu nedenle halk eski halk değildir. Herşeyi görüyor, idrak ediyor ve ona göre bir yaklaşım ortaya koyuyor.

Elbette bu millet ve bu ülke iktidardan iyi bir yönetim muhalefetten yapıcı bir yaklaşım beklemektedir. Bunun somut belirtilerini halk, siyaset söylemi eğer bir kalite kazanırsa, görebilecektir. Meclis son  günlerde bazı milletvekilleri tarafından adeta bir ringe çevrilmiş; halbuki meclis milletin temsil edildiği yer. Ciddiyete davet ediyoruz beyler!

Saygıyla…