Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize. Ne her gördüğümüzü isterdik, ne de her istediğimiz olurdu.

Ama öyle bunalımlara girip çıkmazdık.
Ertesi gün unuturduk.
Bir giydiğini bir daha giymemek, önüne konan yemeği beğenmemek ne haddimize.
Bunları sorgulayacak kadar zengin değildik.
Hani bir kıyafetin miras gibi büyükten küçük kardeşe kaldığı o günlerden bahsediyorum.
Sökülenin atılmayıp dikildiği, yıprananların yamalarla saklandığı günler.
İşte bu yüzden her anne iyi bir terzi ve her baba da yenilerini alamadığı için biraz buruk olurdu.
Ama modayı yine de yakından takip ederdik biz.

Mesela; ipten kemerlerimiz, çoraplardan eldivenlerimiz
vardı. Her bahar papatya toplamak ve çimlerde yuvarlanmak gibi sıradan eğlenceler de edinmiştik kendimize…
Üstelik pantolonumuzda beliren çimen lekesi için annemizden yiyeceğimiz azara bile hiç aldırış etmeden.
Ama yine de iyi çocuklardık biz.
Ağlayan küçüğümüzü susturmasını da, pazardan gelen büyüklerimizin yüklerini taşımasını da, beraber gülüp, beraber ağlamasını da iyi bilirdik.
İstediğimiz bir şeyin olması için sabretmeyi de o yokluk günlerinde öğrendik.
İşte bu yüzden ekmek ve emek bizin için nimettendir, kutsaldır.
Kaybetmemek için sıkı sarılırız, ekmeğimize de sevdiklerimize de.

&

ŞAKA GİBİ
Basından;
“ On beş kez
Sahte bal ve tereyağı üretmekten ceza alan zat; Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü oldu.”
Doğru olduğunu sanmam. Sanmak istemem.
Ama eğer doğruysa demek bitmiş bu ülke…

&

AKIL ALMAZ ŞEYLER
Uçuyor dediğiniz adam ayağı kalkamıyor,
Her derde deva kitabı olan adam, başı ağırsa hastaneye koşuyor,
Size fakirliği öven insanlar, villalarda oturup milyonluk arabalara biniyor,
Ulan aptallar hiç mi kafanız, beyniniz çalışmıyor.
Arsızlar, hırsızlar arkanıza geçiyor işi bittikten sonra bir kereden bir şey olmaz diyor. Sizi hem belliyor hem de sizi alkışlatıyor?
Beyin, akıl, mantık bunun neresinde?

&

BAKALIM KİMLER NE DEMİŞ
Gücün haklı çıktığı yerde, adalet bekleme. Güce tapan insanların olduğu yerde huzur bekleme. Platon
Bence de…

“Pek çok din vardır ama ahlak tektir. Ahlaksız insanların dini olsa ne olur olmazsa ne olur.”
John Ruskin,
Bence de…

“Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir.”
Einstein

Yani göstermelik tasarruf değil.

“Kıtlık zamanlarında insanları açlık değil, alışmış oldukları tokluk öldürür.”
İbn-i Haldun
Aç gözlülük dediğimiz budur işte.
… …
“Fili görmeyen gözleriniz, pireyi arıyor.”
Yaşar Kemal
İşte size kayyum atamaları.

&

Bir söz de benden
Sürü psikolojisi bir ülkenin yıkımıdır. Sormaz, sorgulamaz, okumaz, araştırmaz, yalnızca itaat eder.

&

Türkiye ne zaman düzelir?
Çekseler ellerini insanlarımızın yakadansın, billahi de bir an önce düzelir bu güzelim ülke…

&

Tolstoy’dan hepimize öğütler
“Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın, ya da yaşamadım diye ağlamayacaksın.”

&

Kirveme öğütler
“İnsanların gözlerinin rengi farklı farklı da olsa, gözyaşlarının rengi hep aynıdır.” Kirvem

&

Ve yazıma çoğu kez olduğu gibi bir şiirimle son veriyorum.
AMED’İME

Kırklar Dağı ağlıyor,
Dicle Nehri’nin cigeri yanıyor.
Bugünlerde Seman Köşkü yas tutmuş,
Hevsel’de dut ağaçlarının gözü yaşlı.

Mardin Kapı Mezarlığında ağlayanlar;
Analar, babalar, bacılar, kardaşlar,
Kendi ölülerine mi ağlıyor, sanıyorsun.
Degil brako vallahi degil.
Onlar benim gibi, Amed’me ağlıyor. Recep Yılmaz

&

Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;
Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.
Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.
Daha da önemlisi,
Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK
Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı,
Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını turizm mevsimi geliyor tanıtalım.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.
Dostça kalın.