Türkiye'de eğitim sistemindeki eşitsizlik, ekonomik belirsizlik, işsizlik ve geleceksiz bırakılan milyonlar… Bu ülkede ‘okuyup da iş bulamamak’, neredeyse kader gibi çocuklarımızın önüne konuyor. Hele ki Diyarbakır'ın, Van'ın, Batman'ın, Hakkâri’nin yoksul mahallelerinde büyüyen gençler için bu kader daha lise sıralarında yazılıyor.
Bir yanda özel liselere yıllık 500 bin ile 1 milyon lira ödeyen aileler…
Diğer yanda dershaneye bile gitmeye gücü yetmeyen çocuklar…
Bu uçurum sadece eğitimde değil; gelecek hayalinde.
Bu yüzden son yıllarda Güneydoğu’daki binlerce genç, valizini sessizce toplayıp yurt dışına yöneliyor. Çünkü orada hem eğitim daha ucuz, hem de gelecek daha net. İşin acı yanı; gidenlerin büyük bölümü artık geri dönmüyor.
‘TÜRKİYE’DE OKUSAK NE DEĞİŞECEK?’
Diyarbakır'da Sur içindeki bir kahvede, Van'da Maraş Caddesindeki bir esnafın işyerinde, Mardin’de bir üniversite kantininde aynı cümleyi duyuyorum:
‘Abi Türkiye'de okusak ne olacak?’
Bu sorunun altında büyük bir kırgınlık var. Yıllardır çözülemeyen işsizlik, atanamayan öğretmenler, torpille yürüyen sistem, her yıl değişen sınav sistemi…
Genç, daha 17’sindeyken şunu öğreniyor:
‘Bu ülkede çalışkan olmak yetmez.’
Ama asıl kırılma, maliyetlerde: Türkiye'de bazı vakıf üniversiteleri yıllık 1 milyon 500 bin liraya dayandı. Özel lise-kolej fiyatları bir ev parasına döndü. Yurt, yemek, ulaşım… Hepsi gençleri boğan bir döngüye girdi.
Şimdi aynı genç Avrupa’ya baktığında şunu görüyor: İtalya'da devlet üniversitelerinde yıllık 800 ile 1000 Euro harçla okuyabiliyor. Polonya, Macaristan, Çekya gibi Doğu Avrupa ülkelerinde konaklama dahil eğitim maliyeti Türkiye'den daha düşük. Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde part-time çalışma imkânı sayesinde öğrenciler hem okuyor, hem kendini çeviriyor. Mezun olunca çalışma izni ve vatandaşlığa giden yol, Türkiye’ye göre çok daha matematiksel, daha adil. Bu yüzden Güneydoğu’daki çocuk artık sadece üniversite aramıyor; ‘Hayat kurabileceği bir ülke’ arıyor. Ve buluyor da.
Her yıl 50 binin üzerinde Türk öğrenci üniversite için yurt dışına gidiyor. Bunun içinde Diyarbakır, Van, Şırnak, Bitlis gibi illerden gidenlerin oranı, son beş yılda neredeyse ikiye katlandı. Geri dönmeyenlerin oranı ise daha da yüksek. Birçoğu okurken iş buluyor, birikim yapıyor, orada evleniyor, düzen kuruyor. Çünkü orada ‘çaba gösterenin önü açılıyor.’ Bu cümle, bizim gençler için hayal kadar büyük.
GELECEK DAHA DA AĞIRLAŞIYOR
Türkiye'de eğitimdeki uçurum kapanmadığı gibi giderek büyüyor. Kâğıt üzerinde okul sayısı arttı, üniversiteye erişim kolaylaştı diyoruz…
Ama gerçek şu:
Diplomanın değeri düştü.
İş bulmak zorlaştı.
Atamalar azaldı.
Alım gücü eridi.
Bu tabloyu en sert yaşayan yine Güneydoğu. Çünkü yıllardır ‘eşit’ denen eğitim sistemi, burada hep ‘eksik’ kaldı.
Bir yanda yoksul mahalle çocukları…
Diğer yanda İstanbuldaki özel lise mezunları…
Bu yarış baştan haksız.
Konuştuğum veliler bana dert yanıyor: ‘Çocuğum burada üniversite bitirdi, iş yok. Ama yurt dışına giden çocuk bir yılda düzen kurdu.’ Bu cümle artık sokakların ortak sesi.
Ve acı gerçek şudur: Bu bölgeden gidenler geri dönmediği için, beyin gücü kaybı en yüksek olan yer yine Güneydoğu. Yıllardır geri dönüşü olmayan bir göç veriyoruz. Bu göç artık sadece geçimle ilgili değil; geleceğe duyulan güvenle ilgili.
Son olarak şunu söyleyebilirim; Yurt dışı bugün artık ‘lüks bir hayal’ değil. Tam tersine, Türkiye'deki ekonomik ve eğitim koşulları nedeniyle gençlerin kendini kurtarma hamlesi.
Ve açık, net ortaya koyalım: Türkiye böyle giderse daha çok gencimizi valizinin başında göreceğiz. Geri dönmeyecekler. Çünkü burada onları tutacak bir gelecek resmi çizemiyoruz.
Umarım bu ülke, bir gün gençlerini kaybeden değil; onlara umut veren bir ülke olur. Ama bugün için gerçek; gençler, geleceğini eğitim yoluyla yurtdışında arıyor.
Sevgiyle kalın.