Migren binlerce yıldan beri bilinen bir hastalık olup nörolojik, gastrointestinal ve otonom değişikliklerin çeşitli kombinasyonlarda eşlik ettiği birincil bir baş ağrısıdır. Dünyada migren 240 milyon bireyi etkilemekte ve bu bireylerin yaklaşık bin 400’ü her yıl migren atakları geçirmektedir. Migren sıklığının kadınlarda (üreme döneminde) erkeklere oranla yaklaşık 2 kat daha fazla ve migren atak şiddetinin daha güçlü olduğu ifade ediliyor. İstanbul’da yapılan bir çalışmada migrenin başlama yaşı kadınlarda yaklaşık 22,7 yıl olarak tespit edilmiştir.

Migren tek bir belirti ya da birkaç belirtiden oluşan ve tek bir yerde olan bir sorun değildir ve her zaman aynı şekilde oluşmaz. Aralıklı ve ilerleyici de olabilir. Migrenin tipik özellikleri 4-72 saat sürebilen ve genellikle tek taraflı orta veya ağır şiddetli olan ve tekrarlayan şekilde görülen bir baş ağrısı bozukluğu olmasıdır. Genellikle fiziksel aktiviteyle şiddetlenir, bulantı, ışık ve yüksek sese karşı hassasiyet oluşur.

Yapılan bir araştırmada sese karşı hassasiyet (yüzde 91,3) ve bulantı (yüzde 74,8) en sık belirtilen semptomlar olmuştur. Kronik migrenli hastalarda insülin duyarlılığının bozulduğu, hipertansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol ve şişmanlığın yaygın olarak görüldüğü bildirilmektedir. Ancak migrenin en yüksek sıklığı aşırı kilolu kadınlarda olduğu bulunmuştur. Çocuklar ve gençler başta olmak üzere migren tipi baş ağrısı çeken herkeste ağrıyı tetikleyici olarak beslenme durumu ve besinlerin etkisi çok önemlidir.  Açlık, alkol, çikolata ve peynir en sık bildirilen tetikleyicilerdir. Genel olarak migren tetikleyicileri düşünüldüğünde yapılan çalışmalarda en az bir beslenme kaynaklı tetikleyici öne sürülmekte, diyet açısından en sık bildirilen tetikleyicinin açlık olduğu söylenmektedir. Açlıkla birlikte oluşan hipoglisemi durumunun migreni tetiklemede etkili olduğu belirtilmektedir. Daha sık ve azar azar beslenme, ara öğün atıştırmalıkları tüketme glikoz seviyelerini düzenli tutacağından baş ağrısını önlemede bir strateji olarak öne sürülebilir. Çikolata ve alkol de ikinci sırada gelmektedir. Gençlerde alkol alımına başlanması bugünün ergen hastalarında tekrarlayan baş ağrısında önemli bir potansiyel nedendir. Migren hastaları bazen besin öğelerinden bir ya da birden fazlasına karşı aşırı hassas olabilirler ve bu durum bazen besin hassasiyeti ile ilişkilendirilmektedir. Besin alerjisi testi için deri testinde pozitif sonuç alınması yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir.

En sık bildirilen beslenmeye bağlı tetikleyiciler;

 Çikolata,

 Turunçgiller,

 Süt ürünleri (yoğurt, peynir),

 Yağlı ve kızarmış yiyecekler,

 Çay, kahve, kola,

 Alkollü içecekler,

 Gıda boyaları ve katkı maddeleridir.

Migrenin bireylerin sosyal yaşantısını etkileyen şiddetli nörolojik bir bozukluk olduğu bilinmektedir. Yaşam tarzı, besin tercihleri, bireylerin özel durumları ve kronik hastalıkların pek çoğuyla ilişkili olan migrenin tedavisinde yeni yaklaşımlar geliştirilmektedir. Migren tetikleyicisi olarak belirtilen çevresel ve bireysel faktörler içerisinde beslenme düzeninin önemli bir yer kapladığı görülmektedir. Öncelikle beslenme günlüğü tutmaları ve atak geçirilen zamanlarda tüketilmiş olan besinlere dikkat etmeleri önemli bir başlangıçtır. Bu şekilde besinlerin bireysel olarak nasıl etkili olabileceğinin anlaşılması, tedavide yer alıp almayacağının belirlenmesi ve atak sıklığının azaltılmasına yönelik uygun bir beslenme planının oluşturulmasında yol gösterici olabilir.

Hasta bireylerin tüm etkenleri göz önünde bulundurarak gerekli tedavi yöntemini uygulaması, daha kaliteli bir yaşam sürdürülebilmesi için önemlidir. Migreni önlemede ve ilerleyişini geciktirmede uygulanabilecek yaşam tarzı ve davranış değişikliklerine dikkat etmekte fayda vardır. Yapılabilecek başlıca değişiklikler uyku düzenine dikkat edilmesi, rahatlama ve nefes egzersizleri yapılması, önerilen beslenme planı ve düzenine uyulması, günlük sıvı alımının yeterli düzeyle olmasının sağlanması, sosyal hayattan uzaklaşılmaması vs. şeklinde sıralanabilir.