İnsanlar arasında zaman zaman anlaşmazlıklar, fikir ayrılıkları veya çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir.
İnsanız ve her an değişik durumlarla karşılaşabiliyoruz. Bu gibi durumlarda önemli olan, sorunun kendisinden çok, o sorunun nasıl ele alındığıdır. Sorunları konuşarak çözmek, hem bireyler arası ilişkilerin sağlıklı şekilde sürdürülmesi hem de toplumsal barışın korunması açısından büyük önem taşır.
Konuşmak, duygularımızı, düşüncelerimizi ve beklentilerimizi ifade etmenin en etkili yoludur. Kabul etmek gerekir ki, bir sanattır da konuşmak. Karşımızdaki kişiyle açık ve dürüst bir şekilde iletişim kurduğumuzda, çoğu zaman sorunun sanıldığı kadar büyük olmadığını fark ederiz. Fark ettiğimiz an da çoğu defa ya ‘utanırız’ ya da uzun süre bir ‘pişmanlık’ girdabında debeleniriz.
Sessiz kalmak, biriktirmek ya da kırıcı tepkiler vermek, sorunun daha da büyümesine neden olabilir. Hele biriktirmek, insanın içini kemiren zehirli bir fare gibi. Biriktir biriktir ve en sonunda bunu söyleyeme ya da söylediğinde yanlış olsun. Al başına ruhsal derdi. Oysa yapıcı bir dil kullanarak konuşmak, empati kurmak ve karşımızdakini dinlemek çoğu zaman çözüme giden en kısa yoldur.
Ailede, arkadaş çevresinde, okulda ya da iş hayatında yaşanan anlaşmazlıklar konuşularak çözüldüğünde, taraflar birbirlerini daha iyi tanır ve ilişkileri güçlenir. Ayrıca bu tutum, güven duygusunu artırır ve karşılıklı saygıyı pekiştirir.
Sonuç olarak, sorunlar hayatın doğal bir parçasıdır ancak onları nasıl ele aldığımız bizim seçimimizdir. Sessizlik, öfke ya da kırgınlık yerine diyalogu tercih etmek, hem kendimize hem de çevremize yapacağımız en büyük iyiliklerden biridir. Unutmayalım ki, konuşarak çözülemeyecek sorun yoktur; yeter ki birbirimizi dinlemeye ve anlamaya istekli olalım.